Sudan Krizinin Anatomisi ve Muhtemel Senaryolar

15 Nisan 2023 tarihinde Sudan’ın başkenti Hartum dahil olmak üzere ülkenin birçok eyaletinde Sudan Ulusal Ordusu ile Hızlı Destek Güçleri (HDK) arasında çatışmalar başladı. Sudan’da ortaya çıkan yeni atmosferin devrim süreci ile doğrudan ilintili olduğu ifade edilebilir. Bilindiği gibi Sudan’da 1979’daki askeri darbeden 2019’daki devrime kadar 30 yıl iktidarı Ulusal Kongre Partisi ve Devlet Başkanı Ömer El-Beşir yönetiyordu.

Ordu Engeli

30 yıllık el-Beşir rejimi Nisan 2019’daki sivil protestolarla iktidarı kaybetti ve Sudan’da halkın talepleri yönetime yansımaya başladı. Fakat demokrasiye geçiş süreci tam anlamıyla halkın özgürlük ve değişim talepleriyle örtüşmedi. Nedenlerinden biri de el-Beşir döneminde rejimin önemli noktalarında görev yapmış isimlerin, geçiş sürecinde aktif rol alması oldu. Örneğin geçiş sürecinde Nisan 2019’daki protestoların ana aktörlerden olan ‘Özgürlük ve Değişim Güçleri’nin yanında ordu da aktif rol oynadı. Bu isimlerin 2 yıllık geçiş sürecinde pozisyonları garanti altına alınırken aynı zamanda sivillerden farklı olarak silahlı güçlerle donatıldılar. Dolayısıyla Sudan’da yaşanan mevcut krizin önemli bir dinamiği, geçiş sürecinin sağlıklı, şeffaf ve demokratik olmayan bir yöntemle idare edilmesidir. Örneğin Sudan ordusunun komutanı Korgeneral Abdülfettah el-Burhan, Sudan’ın en yüksek otoritesi olan Askeri Konsey’in de başkanı oldu. Benzer şekilde birçok uluslararası örgüt tarafından Darfur’daki sivil ölümlerden sorumlu tutulan, Hızlı Destek Güçleri’nin komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Dagalo(Hemedti)’da el-Burhan’ın yardımcısı oldu. Dolayısıyla el-Beşir rejimi yalnızca kabuk değiştirmiş oldu. Sivil halkın demokrasi talebi, ordu veya paramiliter gruplarca engellendi.

Güç Paylaşımı Sorunu

Mevcut krizin bir diğer yapısal sorun kaynağı veya krizi tetikleyen bir diğer mesele Sudan’daki aktörlerin güç paylaşımı noktasında yaşadıkları ayrılıklardır. Özellikle sivil olmayan aktörlerin geçiş sürecinin ilerlemesini engellediği, Sudan’ı el-Beşir dönemine benzer bir otokratik sisteme doğru götürmek istedikleri görülüyor. Örneğin Ekim 2021’de General Abdülfettah el-Burhan’ın yönetimindeki ordu, Başbakan Hamduk’u ve sivil hükümeti devirerek ülkedeki siyasi kargaşayı artırdı. El-Burhan ve ekibi, Hamduk gibi her ne kadar sol tandanslı olsa da görece bağımsız siyasal ajanda takip eden isimlerin siyaset sahnesinden silinmesini istiyordu ve bunda başarılı oldular. Fakat bu durum ülkeye istikrar getirmedi. Yaşanan krizin nihai bir çözüme kavuşması için Birleşmiş Milletler, Amerika Birleşik Devletleri ve birçok uluslararası aktör sivillerle askeri yapıya müzakere masasına oturmaları konusunda baskı uyguladı. Her ne kadar yerel aktörler uzlaşıya varsa da Sudan krizinin çözümünde dış aktörlerin sürece dahil olması, krizin dış müdahalelere daha fazla maruz kalmasının önünü açtı.

Görünüşe göre Dagalo ve HDK, askeri bir çatışma bekliyordu ki son aylarda Sudan’ın farklı şehirlerine askeri güç ve zırhlı araçlar sevk etmeye başlamıştı.

Aralık 2022’de taraflar ordu-siyaset ilişkisinin seyrini belirleyen Çerçeve Anlaşması’nı imzaladı. Buna göre HDK’nin Sudan ordusuna entegre edilmesi, Nisan 2023’te nihai bir anlaşma imzalanması planlandı. Anlaşma ile birlikte sivil bir başbakanın atanması ve iki yıl sürecek siyasi geçiş süreci sonrası askeri aktörlerin siyasetten uzaklaşıp tamamen sivil bir hükümetin kurulması hedeflendi. Fakat HDK ve Dagalo’nun Sudan ordusunun entegrasyonu konusunda görüş ayrılıkları yaşaması sonucu imza süreci iki kez ertelendi. Ayrılık, HDK’nin orduya on yıl içerisinde dahil olmayı kabul ederken, ordunun bu sürecin iki yılda tamamlanmasını talep etmesiyle başladı. Bu süreç Dagalo ile el-Burhan arasındaki otorite mücadelesini artırdı. Kara kuvvetlerine odaklanmanın yanında hava kuvvetlerine de ciddi önem veren Dagalo’nun stratejik açıdan önemli olan Meravi Havalimanı’nı kontrol altına alması ise orduya HDK’ye karşı adım atmaktan başka çare bırakmadı ve çatışmalar böylelikle başladı.

Görünüşe göre Dagalo ve HDK, askeri bir çatışma bekliyordu. Nitekim HDK son aylarda başkent Hartum’a ve Sudan’ın farklı şehirlerine askeri güç ve zırhlı araçlar sevk etmeye başlamıştı. Dahası Dagalo, kendisine sadık HDK askerlerinin tatillerini iptal ederek askeri hazırlığı artırdı. Dolayısıyla Dagalo askeri çatışmaya hazırdı ve sosyal medyada ciddi bir propaganda yürütülmeye başlandı. Meravi hava üssünün ele geçirilmesinin ardından çatışmalar üç gün içinde hızla başkent Hartum dahil olmak üzere Sudan’ın doğusundaki en büyük liman şehri olan Portsudan ve Kessela ile batıdaki el-Obeid, el-Fashir, el-Cunayna, Niyala, Darfur eyaletlerine yayıldı. 100.000’i aşkın milis kuvvetiyle Sudan ordusuna karşı çatışan HDK’nin nasıl bir yapı olduğu ise merak uyandırıyor.

Hızlı Destek Kuvvetleri’nin Dönüşümü ve Meydan Okuması

HDK, Ağustos 2013’te dönemin parlamentosu tarafından onaylanmış, Cumhurbaşkanı kararnamesi ile yetkileri ve görevleri tanımlanmış bir güvenlik gücü olarak kurulmuştur. HDK, Darfur’daki isyanı bastırmak için silahlı gruplara karşı başlatılan operasyonlarda yer almak üzere dönemin merkezi hükümeti tarafından inşa edilmiştir. HDK’nin kökenleri kötü bir şöhrete sahip “Cancanvid” adındaki milislere dayanmaktadır. Her ne kadar Sudan’ın 30 yıllık başkanlığını yürüten devlet başkanı Ömer el-Beşir tarafından Darfur isyanını bastırmak için silahlandırılmış olsalar da Kordofan’daki aşiretleri ilk silahlandıran Ömer el- Beşir’den önceki iktidar olmuştu. 1985-1989 arasında Güney Sudan’da yaşanan isyana karşı savaşta İmam Sadık el-Mehdi tarafından kendisine yardımcı olmak için milis gruplar oluşturulmuştu. Dolayısıyla Sudan’daki çatışmanın temel müsebbibi olan milis güçlerin inşası yeni bir durum değil. Söz konusu durum devlet otoritesinin zayıf olduğunu ortaya koymakta.

HDK 2019’a kadar el-Beşir rejimine tamamen bağlı, apolitik bir yapılanmaydı. HDK’nin varlığı, 2003- 2015 arası dünyanın en sıcak çatışma bölgelerinden olan Darfur krizini çözme yolunda Sudan ordusuna yardım etti. Dolayısıyla 2019’a kadar Dagalo ve HDK düzenli orduyla paralel hareket eden bir kuvvetti. Fakat 2019 sonrası politik atmosfer gerek Dagalo’ya kişisel olarak gerekse HDK’ye askeri yapı olarak fırsat sundu. Bu anlamda HDK, 2019 sonrası Sudan’da etkin rol oynamaya başladı. Bu geçiş sürecinde barış, müzakere, ekonomi gibi Başbakan Hamduk’un yetki alanlarına giren mevzular başta olmak üzere birçok meselede Dagalo ve HDK’nin pozisyon aldığı görüldü. Bu süreçte kendisini sivil yapılardan ve silahlı kuvvetlerden bağımsız bir yapı olarak sunarak, görev tanımı dışında siyasi roller üstlenmeye başladı.

Maddi imkânların yanı sıra yabancı patronların desteğini alan HDK, kısa sürede orduya karşı güçlenerek bugünkü çatışma ortamına zemin hazırladı.

HDK’nin orduya ve Sudan’daki geçiş sürecine meydan okumasını mümkün kılan bir diğer unsur ekonomidir. Bu anlamda HDK, Yemen’deki Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyon saflarında savaşmak üzere paralı askerler göndererek yüz milyonlarca dolar kazandı. Dahası HDK ve Dagalo, Sudan’daki kıymetli madenler üzerindeki kontrolünü pekiştirerek güçlendi ve zenginleşti. Benzer şekilde Dagalo Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile bağlarını derinleştirdi ve Suriye, Ukrayna ve Mali gibi yerlerde ciddi insan hakları ihlallerine karışan Rus özel askeri şirketi Wagner Group ile iş birliği yaptı. Dahası Dagalo’nun şirketleri üzerinden Rusya ve Çin’e gizli maddi yardım yaptığı da iddia ediliyor. Dolayısıyla Dagalo, Yemen ve Libya’daki çatışmalara müdahale eden ve Sudan’ın maden kaynaklarını kontrol eden güçlü bir paramiliter grup oluşturdu. Ordu dışında böylesine güçlü bir silahlı kuvvetin varlığını artırarak sürdürmesi, Sudan’daki istikrarsızlığın bir nedeni olarak görülebilir. Maddi imkânlarla ve yabancı patronların desteğiyle dolup taşan HDK, kısa sürede orduya karşı zorlu bir rakip haline geldi ve bugünkü çatışmaya zemin hazırladı.

Öte yandan HDK sıradan bir milis yapılanma da değildir. Modern silahlara sahip olan HDK’nin lideri Dagalo küresel askeri kurumlarla kapsamlı uluslararası ilişkileri sahiptir. Yer altı kıymetli madenler ve iç ve dış yatırımlar üzerinde kontrol sahibi olan HDK altın, susam ve Arap sakızı ihracatı gibi kazançlı sektörlerde de etkinlik göstermektedir. Bütün ekonomik kazanımlarına rağmen Dagalo’nun siyasi kariyerinin pek de parlak olmadığı ve bunun da kısa vadede radikal bir dönüşüme uğramayacağı tahmini yapılabilir. Nitekim el-Burhan’ın aksine Dagalo Sudan ordusunun lideri olma vasfına ve meşruiyetine sahip görülmedi. Dagalo bu engelleri aşmak adına çeşitli halkla ilişkiler kampanyaları düzenledi. Başta hastane ve klinik inşası projeleri başlatmak olmak üzere ülke içinde kampanyalar sürdürürken, Batı’da lobicilik faaliyetleri yaparak Sudan ordusunun başına geçme planları yürütmeye devam ediyor.

Gelecek Senaryoları

Sudan’da yaklaşık bir aydır devam eden ve devam etmesi büyük olasılık olan çatışmaların üç muhtemel senaryo barındırdığı söylenebilir. İlk senaryo, Sudan ordusunun HDK’ye karşı galibiyet elde etmesidir. Kapasitesi, tecrübesi ve kurumsal zihniyeti daha güçlü olan Sudan ordusunun HDK’ye karşı ufak çaplı kazanımlar elde etmiş olması da bu senaryoyu güçlendiriyor. İki tarafın da tavizsiz politik hırsları nedeniyle bu senaryo zaman alacaktır. Bu anlamda el-Burhan’ın HDK’nin tamamen ortadan kaldırılmasını temel hedef olarak gördüğü belirtilebilir. Ordu kuvvetlerinin tüm bölgelerde ve mahallelerde konuşlandırılması ve Sudan ulusal güvenliğinin ve sosyal yaşamın yeni bir şekilde normale dönmesi el-Burhan’ın birincil önceliği. İkinci senaryo, mevcut arabuluculuk faaliyetleri sonucunda karşılıklı bir ateşkesin imzalanması ile müzakere görüşmelerinin kaldığı yerden devam emesidir. Bu süreç devam ederken HDK’deki milislerin mahkemeye çıkarılması ve kalan HDK mensuplarının Sudan ordusuna entegre edilmesi süreci yaşanacaktır. Arabuluculuk faaliyetlerinin devam etmesi halinde özellikle BM ve Türkiye’nin sürece dahil olması beklenebilir. Fakat HDK’nin orduya tekrar entegrasyonu oldukça düşük bir olasılık. Üçüncü senaryo ise öncelikle bir ateşkese varılmasıdır. Ateşkes sonrası şartların tartışılması için uluslararası bir platformun kurulması da seçenekler arasında yer alıyor. Bu senaryo gerçekleşmesi en makul senaryo olarak değerlendirilebilir. Fakat gerek ordu gerekse HDK çatışmaları sonlandırmaya niyetli değil. Son kertede Sudan’da yaşanan çatışma atmosferi devlet otoritesinin sarsıldığını, demokratikleşme sürecinin bir süre daha askıya alınacağını kanıtlıyor.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu