“Tefsir Tarihi Yazımı ve Problemleri” Eserine Genel Bakış

Tefsir, Kur’ân-ı Kerim’in yorumuyla ilgilenen bir ilim dalıdır ve tefsir alanında telif edilen eserlerin yazım süreçleri tefsir tarihi olarak değerlendirilebilir. Tanıtımı yapılacak olan eser, her ne kadar tefsir ile ilgili olsa da daha çok tefsir tarihi ve ilgili problemleri ele alan bir eserdir. Eserin genel anlamda alanını ve kapsamını bu şekilde tespit edebiliriz. Tefsir tarihi, tefsir ilminin bir yan dalı olsa da tarihi süreç içerisinde tefsir ilminin genel seyrinin ve serencamının kavranabilmesi için muhteva, metod ve amaç itibariyle fevkalade önemlidir. Zira tefsirlerin yazım süreçleri, müelliflerin kullandığı metodlar ve amaç açısından bazı değişimler yaşanabilmiştir. Tefsir tarihinin özellikle bu değişim ve dönüşümlerin kavranabilmesi için ciddi önemde olduğunu söyleyebiliriz. Eserin müellifi şu an Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Temel İslam Bilimleri dalında görev yapan Prof. Dr. Mustafa KARAGÖZ’dür.

Çalışma, Hz. Peygamber(s.a.v.)’ den günümüze dek tefsir tarihi yazıcılığı ile ilgili problemler başta olmak üzere tefsir tarihini konu edinmektedir. Özellikle tefsirin bir ilim olarak başlangıcının hangi döneme denk geldiği ve bu konu ile ilgili bazı tartışmalar da eserin dolaylı olarak değindiği konular arasında kabul edilebilir. Eser, konusu ve diğer alanlarla olan yakınlığı gereği birçok farklı konuya değinmekte, farklı ilimlerle ilgili bahisleri de gündeme alabilmektedir. Ancak bu durum, eseri hiçbir zaman ana gündeminden ve alanından koparacak bir boyuta ulaşmamıştır. Bu bağlamda, eserin konunun kapsamı dışına çıkmayıp başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Tüm bu değerlendirmelerin akabinde eserin konusunu kısaca “tefsir tarihi yazıcılığı” olarak belirtebiliriz.(s. 10)

Çalışma, akademik bir metin olarak tasarlanmış olup, gerek dil ve üslup, gerekse de metod açısından akademik bir eser olarak değerlendirilebilir. Müellif, özel bir kitleyi muhatap kitle olarak belirtmemekle beraber; konuya özel ilgisi olanlar, bazı akademik çalışmalarda eserden faydalanmak isteyenlerle yüksek lisans ve doktora düzeyinde okunabilecek bir kitap olarak değerlendirilebileceği kanaatindeyim. Dolayısıyla eserin normal okuyucular için bir dizi güçlük barındırdığını bundan ötürü eserin daha çok akademik çevreleri hedeflediğini söyleyebiliriz.

Çalışmanın aslında “tefsir tarihi yazımı” konusunu ele aldığını ifade etmiştik. Eserin tefsir alanında doldurduğu boşluğun da bu nokta ile ilgili olduğunu değerlendirebiliriz. Zira müellif, “tefsir tarihi yazımı” ile ilgili makale düzeyinde birkaç eser dışında kitap düzeyinde kapsamlı bir çalışma yapılmadığını belirterek eserin problematik ve teorik bir nitelik arz ettiğini ifade etmiştir.(s. 19) Tüm bunları ifade ettikten sonra eserin yazılma amacının tefsir tarihi araştırmaları ve tefsir tarihi yazımına katkı sunmak olarak belirlendiğini de ekleyelim.

Eser, dil açısından güncel bir Türkçe kullanmış olup İlahîyat alanında telif edilen eserlerde okuyucuların zaman zaman anlamakta güçlük çektiği Osmanlıca ve Arapça kalıplar çok sık şekilde kullanılmamıştır. Tefsir ile ilgili bir kitap için bu terimlerin kullanılmaması elbette düşünülemez ancak bu kullanımlar, okuyucunun söylenmek isteneni anlamasını zorlaştıracak veya okuyucuyu zorlayacak düzeyde olmamıştır. Eserin bu yönüyle başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Zira İlahiyat alanında telif edilen bazı eserlerde okuyucu, zaman zaman Arapça ve Osmanlıca kullanımların çokluğundan ötürü anlama güçlüğü yaşayabilmektedir. Tüm bu değerlendirmelerin sonunda eserin kullanılan dil itibari ile güncel, akıcı ve anlaşılır bir dil kullandığını söyleyebiliriz.

Eserin, kaynakça açısından çeşitli ve kapsamlı bir yapıya sahip olduğunu söyleyebiliriz. Çalışmada eski eserlerden faydalanıldığı kadar modern eserlerden de faydalanıldığını söyleyebiliriz. Ayrıca yukarıda belirttiğimiz gibi ele alınan konunun ve ilgili alanın tabiatı gereği farklı alanlar ve konularda gündem olabilmektedir. İşte bu noktada çalışma doğudaki çalışmalardan beslendiği kadar batıdaki çalışmalardan da beslenmiş, dini eserleri dikkate aldığı kadar felsefî eserleri de dikkate almıştır. Dolayısıyla eserin kaynakçasının hem zamansal olarak eski ile yeniyi dikkate aldığını hem de alansal olarak ilgili ilim dallarından eserlere müracaat etmekten çekinmediğini söyleyebiliriz. Bu durum sonuç olarak zaman ve alan açısından hayli kapsamlı bir kaynakçanın ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Çalışmayı bu konuda hayli başarılı bulduğumu belirtmek isterim. Son olarak kitapta dizin kısmının bulunması okuyucu açısından ziyadesiyle faydalı olmuştur. Zira dizin bulunmayan eserlerde arananı bulmak nispeten daha zor olabilmektedir.

Çalışma giriş ve üç ana bölüm olmak üzere toplamda dört bölümden oluşmaktadır. Giriş kısmında çalışmanın konusu, amacı, önemi, kaynakları ve yöntemi gibi hususlar ele alınmakla beraber alışılmış giriş kısımlarından farklı olarak bir dizi farklı başlıklar açılarak ileri kısımlarda ele alınacak olan problemler ve teorik konular için okuyucuya bir ön hazırlık bilgisi verilmiştir. Bu ön hazırlık bilgisinin genel itibari ile okuyucunun tefsir tarihi ve tefsir tarihi yazımı ile ilgili olarak ele alınacak problemleri anlama kavramada bazı yetenekler kazanmasını hedef edindiğini söyleyebiliriz. Tarih ile tabiî bilimler ayrımı, tarih geçmiş ayrımı, geçmişin olguları, geçmişin belgeleri, olgu ve belgelerin seçimi, olgu ve belgelerin yorumu ve öznellik-nesnellik sorunu gibi konular ele alınarak değindiğimiz konular irdelenmiştir. Birinci bölümde Tefsir tarihine genel anlamda bir göz gezdirilmiş ancak tarihsel bir tasniften ziyade kitapların türüne göre bir tasnife gidilmiştir. Yani daha çok direk tefsir tarihi ve müfessirleri konu edinen eserler ile sadece bu alana hasredilmediği halde bu alan ile ilgili de malûmat barındıran eserler olmak üzere iki kaynak türü ortaya konmuştur. Bu bölümde incelenen eserler her ne kadar tefsir ve tarihini konu ediniyor olsalar da müellifleri aslında bir tefsir tarihi yazımı örneği ve metodu da ortaya koymuşlardır. Kitabın ikinci bölümünde ise konunun çağdaş dönemdeki durumu, problemleri ve çeşitli teoriler ele alınmıştır. Bu bölümde önceki bölümlerden farklı olarak alanla ilgili problemler ve teoriler ele alınmıştır. Giriş bölümünde ele alınan konularla ilgili olarak Tefsir tarihinin evrensel telakki edilmesi sorunu, geçmişin bugün de anlaşılması sorunu, tali kaynakların kullanımı sorunu, kavramsallaştırma problemi, tasnif problemi ve ekol temelli yaklaşımdan kaynaklanan sorunlar gibi problemler ele alınıp incelenmiştir. Kitabın üçüncü bölümünde ise tefsir ilminin doğuşu ile ilgili temel bir problem ele alınmaktadır. Tefsirin başlangıçta bir ilim olarak hadis ilminin içerisinde mevcut olup olmadığı ile ilgili görüşler ve iddialar ele alınmaktadır. İlgili görüş ve iddiaların ele alınmasından sonra genel bir değerlendirme yapılıp tefsir tarihi yazımı ile ilgili öneriler sıralanmaya başlamıştır. Kitabın en önemli kısımlarından birisini bu kısım oluşturmaktadır. Kitabın bu kısmında tefsir tarihi yazımı ile ilgili genel bir teorik çerçeve çizildiğini söyleyebiliriz ki bu durum; kanaatimce kitabın alanla ilgili getirmiş olduğu görüş, tespit ve önerilerin ifade ettiği önem sebebi ile apayrı bir önem arz etmektedir.

Çalışmanın bölümleri tarihsel olarak değil konusal olarak belirlenmiştir. Hemen tüm bölümlerde başlıkların özenle seçilmiş olduğunu ifade edebiliriz. Başlık içerik uyumu açısından başarılı olarak değerlendirilebilecek bir uyum söz konusudur. Ancak daha önce de ifade ettiğimiz üzere bazen farklı alanlarla ilgili konulara girmek kaçınılmaz bir hal alabilmektedir. Bölüm başlıklarının altında zaman zaman ana konuyla alakasızmış gibi görülebilecek bazı şeyler bulunsa da bu konuların esas itibariyle ana konuyla bir şekilde ilgili olması hasebiyle ele alındığını söyleyebiliriz. Sonuç olarak kitabın başlık içerik uyumu konusunda başarılı olduğu kanaatineyim. Ayrıca kitabın anlaşılmasında başlıkların ve bölümlerin gayet sistematik bir şekilde belirlenmiş olması da önemli bir husus olarak değerlendirilebilir. Çünkü eserlerin ana mesajlarını okurlara ulaştırabilmesi eserin yapısının sistematikliği ile doğrudan ilgili bir konudur. Kitabın bu konuda da başarılı olduğunu söyleyebiliriz.

Eserin sadece mevcut durumu ifade etmeyip olması gereken ile ilgili de tespitler, öneriler ve görüşler belirtmesi kanaatimce muhakkak vurgulanması gereken bir özelliktir. Çünkü bir çok eser sadece mevcut durumu aktarıp olması gereken ile ilgili herhangi bir görüş, öneri ve tespit barındırmayabilmektedir. Bu tür eserler de elbette kıymetli eserlerdir ancak bir eserin bir iddia taşıması, bu iddia ile ilgili sorunları tespit etmesi, tespit edilen sorunlar ile ilgili çözüm önerileri geliştirmesi bakımından ayrı bir anlam ve kıymete haizdir. Bu noktanın çok önemli olduğu kanaatindeyim.

Sonuç olarak benim kanaatimce eser; yazılmış olduğu amaca uygun bir çalışma olmuştur. Okur kitlesini göz önüne aldığımızda gerçekten de Tefsir tarihi yazımı ile ilgili bir boşluğun bu eserle dolduğu açıktır. Elbette çeşitli yönleriyle eksiklikler ve birtakım hatalar mevcut olabilir ama eser tefsir tarihi yazımına ciddi oranda katkıda bulunmayı başarmış, değerli bir çalışmadır. Muhtemel okur kitlesini düşündüğümüzde en azından zihinlerde tefsir tarihi yazımı ile ilgili bir şablon oluşturduğunu, sistematik, derli toplu bir eser ortaya konduğunu söyleyebiliriz.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu