Ukrayna Savaşı II Uygarlık Krizi ve Küresel Davet Söyleminin İmkânı

Ukrayna savaşı bugün 7. gününde. Daha önce kaleme aldığım makalemde bu savaşın Batı dünyasının içinde derin bir fay hattı yaratacağını ve Avrupa Merkezli dünya görüşü için bir çıkmaz ve uygarlık krizi olduğunu ifade etmiştim. Öyle zannediyorum ki, BM ve NATO bünyesindeki belirsizlik, sorgulama, krizler ve savaşın aldığı boyut bizi doğruladı. Sübjektif ve tutarsız normlar, ön yargılı küresel etkileşimler ve bencil, konformist dünya görüşü ile bir gün patlayacağı belli olan sistem patladı ve lağım her yere akıyor. Bu lağım yine kendi uygarlıklarına ve dinlerinden bir adam tarafından, Putin eliyle patlatıldı. Aslında yine kendi pagan ve değer yoksunu dünyalarının bir başka aktörü Hitler’e benzettikleri Putin’i kendi sistemlerinin ürettiğini ve krizin bir uygarlık krizi olduğunu anlamamak için her türlü hamleyi yapıyorlar. Aslında savaş öncesi ve başındaki sürece göre Avrupamerkezli Uygarlık söyleminin alacağı yara ve imaj hırpalanmasının önüne geçmek için bir gayrete girseler de bunun kendi seküler ve sahtekâr zihin dünyalarından kaynaklandığını kabul etmemek için bir gayret yarışındalar. Lağım bir kere patladı, ‘id’ bir kere kontrolden çıktı, ölümün soğukluğu Avrupa sokaklarında.

Bunun bir uygarlık krizi olduğu ve Avrupa normlarının sübjektif ve yanlı karakterinin işlevsiz hale geldiği ve insanlığın yeni ve güçlü bir değer ve norm düzenine ihtiyaç olduğunun çok güçlü bir şekilde yazılması ve haykırılması gerektiğini ve bu gerçeği haykırmanın en organize propagandadan bile daha etkili olacağını görmek gerekiyor. Bizzat Ukrayna’lı devlet adamları, gazeteci ve politikacılar, bilim adamları, sporcu ve sanatçılar her dakika ölürken bu tutarsızlığa karşı haykırıyorlar. Bu haykırışın aslında bir sistem krizi olduğu ve bu sistem krizine karşı ilahi ve vicdani model olarak bir sistemin yüksek sesle önerilmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum. İnsanlığın içine düştüğü bu kriz ortamı aynı zamanda arayışında ortaya çıktığı zamanlar, işte tam da doğru bir zamanlama ile bir model önerisinin filozoflar, sosyal bilimciler ve ilim adamları ve fazıl insanlar eliyle başlatılması lazımdır.

O halde tüm bu yaşanmışlıklar çerçevesinde İslam’ın anlaşılması ve yeryüzünde bir davet iklimin oluşturulması için oldukça uygun bir zemin oluşmuştur. Müslümanlar yeryüzündeki ıslah ile sorumlu oldukları için bu durumu bir hayra çevirmekle mükelleftirler. Bunun için dünyada sosyal yaşamı yeniden kuracak hacimde ve derinlikte bir küresel davet söylemi oluşturulmalıdır. Modern dönemlerde bir bilginin yayılma gücü bu sefer İslami söylemin yayılmasının bir fırsatına dönüşmelidir. Evlerinde mahsur bekleyen milyonlar, ölüm ile yüzleşen ve sığınaklara sığınan insanlar; devletleri yanında kilise ve kendi sosyal imkânlarını, sınırlarını sorgulamaktadır. Modern dünya paradigması ve Avrupa merkezli dünya görüşü derin bir kaos içine girmiş, modern telakkiler ölümcül sorgulara muhatap olmaktadır.

Ukrayna’da yaşanan krize ve saldırganlığa amasız ve fakatsız itiraz edilmelidir. Bu sistem krizi tüm dünyada etki yapacak nitelikte. Bu savaş ile Ukrayna, ABD, NATO kışkırtması ve yalnız bırakılması ile RUS yayılmacılığı ve saldırganlığının kurbanı olmuştur. Bu savaş bugün ve gelecekte analiz edilirken ABD ve NATO’nun müsebbip olduğu Rusya’nın Korkunç İvan’dan itibaren strateji olarak benimsediği dehşetli ve yıkıcı saldırı stratejisinin bir sonucu olarak tanımlanmalıdır. Ukrayna halkının zulme karşı teenni, organize ve vicdani direnişini çok önemsiyorum. Hiçbir durum ile kıyaslama düşüncesine yönelmeden halkın mazlum halini görüyor ve büyük hüzün duyuyorum. Bir Müslüman olarak ve insan olarak ortaya çıkan bu hain işgal ve ABD, NATO sabotajını görüyorum. Savaş bu yalınlık içinde algılandıktan sonra pasif durumda aktif bir söylem, davet durumuna geçilmelidir.

Peki, bu davet dili nasıl olmalıdır? İnsanlık bu ölüm sarmalından oldukça korkmuş durumdadır. Fiziki ve psikolojik direnci çökmüş olan insanlığın önce rehabilite edilmesi, içine girdiği modern travmatik iklimden kurtulması için Kuran ile İslam ile buluşması sağlanmalıdır. Burada kullanılacak dil çok önemlidir.

Batı dünyasında sosyal çöküş ve yabancılaşma sebebiyle sistemi işlevsel değildir. Modern Kapitalizm insanları ‘ İndivualist’ bireycileştirmiş ve ‘Egoist’ bencilleştirmiştir. Tüm Dünya’da başlatılacak küresel iyilik hareketinin odağı Müslümanlar olmalıdır. Batıda yaşayan azınlık Müslümanları bu konuda imtihanlarını başarı ile vermişler ve muazzam bir model olmuşlardır. Tüm dünya Müslümanların ülkelerinde üstlendikleri rolü konuşmaktadır. Bu günlerde küresel ifsat şebekesi bu olumlu algıyı ters çevirecek operasyonlar peşindedir.

Ülkemiz kurumları vasıtasıyla yapılan uluslararası yardımların çok büyük bir memnuniyet yarattığı gözlemlenmiştir. Bu türden küresel bir yardım hareketini besleyecek davet dilinin de oldukça müşfik ve inşa edici bir rolde olması gerekir. Kavli Leyyin olarak tanımlanacak bu davet diline insanlık asla ilgisiz kalmayacaktır. İslam’ın şiddet yanlısı bir din olduğu yönündeki bühtan ve propagandaya muhatap olan halkların ihtiyacı Kavli Leyyin’dir. Allah (C.C) aşikâr zulmüne rağmen Firavunla ilgili olarak, peygamberleri Musa ve Harun’a (A.S) şöyle vahyetmiştir. Taha Suresi 43-44. ayetlerde “Firavuna gidin. Çünkü O, iyiden iyiye azdı. Ona Kavli Leyyin ‘Yumuşak Söz’ söyleyin. Belki o, aklını başına alır veya korkar.” Rabbimiz açık zulmüne rağmen Firavuna bile yumuşak söz ile hitap edilmesini emir buyurmuştur. Zalimler eliyle var edilen küresel yafta ve propaganda ile mücadele etmenin imkânı Korona imtihanı vesilesi ile oluşmuştur. Bunun ilk ve başarılı denemeleri Batı’daki Müslüman azınlıklar marifetiyle oluşturulmuştur. Batı kentlerinde, Romanın kalbinde Allah’ın ayetleri Roma sütunları arasında insanların kalplerine en etkili halleri ile çarpmıştır. Medeniyetleri çatıştıran batılı aklın, insanlığı huzura davet etmek gibi bir derdinin olmadığı ortadadır, kilise ve materyalist kurumlar eliyle ifsat edilmiş halklar, küresel siyaset eliyle oradan oraya savrulmaktadır. Bu savrulma ve ifsat ancak İslam ile nihayete erer.

Küresel bir davet hareketinin ‘Kavli Leyyin’ ile başlatılmasının ardından Allah Celle’nin bizlere müjdesi Nasr Suresinde şöyle ifade edilmiştir. ”Allah’ın yardımı ve fetih geldiğinde ve insanların bölük bölük Allah’ın dinine girdiğini gördüğünde, Rabbine hamd ederek tespihte bulun ve O’ndan bağışlama dile. Çünkü O tövbeleri çok kabul edendir.”

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu