Evlilik Korkusu

Hayatın her alanına müdahale etmeye başlayan ve ruh sağlığını inceleyen bir bilim dalı olan Psikoloji her geçen gün daha da genişliyor. Diyebiliriz ki neredeyse el atmadığı hiçbir alan yok.  Psikoloji; her ne kadar bir ruh sağlığı bilim dalı olsa da; içeriğinin tamamı sağlıksız ruhu tanımlamaya yönelik. Karmaşık bir cümle olduğunun farkındayım; şöyle açıklayalım.

Psikoloji, batıda bir bilim olarak adlandırılmadan çok çok önce doğuda (bizim medeniyetimizde)  “ilmünnefs” olarak vardı. Batı bu mühim tecrübeyi alarak mensubu olduğu kapitalizminde etkisiyle yeniden yorumladı.  İnsanlığa yeni bir hizmet alanı açarken kapitalizme de yeni bir pazar kurmuş oldu. Öncelikle, sağlıksız ruhun nasıl olacağını tarif etti; akabinde ise bunun ilacını ve tedavi yöntemlerini pazara sürdü.  Her geçen gün yeni bir ruhsal hastalık tanımlayan batı; her nedense “sağlıklı insan”ı hiç tarif etmedi. Çünkü böyle bir tanımlama ruh sağlığı pazarını ciddi oranda daraltırdı. (Gerçi,  sağlıklı ruhu sağlıksız sistemi ile tarif etme şansının olmamasında bu yetersizliğinin payı büyüktür ama bu şuan için konumuz değil.) İşte bu sebeplerle ruh sağlığı pazarını genişletmek ve psikoloji bilimini geliştirmek için her geçen gün yeni yeni korkular, rahatsızlıklar ve fobiler tanımlanıyor. Bu günlerde üzerinde çokça çalışılan ve belkide yakında ruhsal rahatsızlık olarak tanımlanacak olan yeni bir kavram var; evlilik korkusu. Evet yanlış okumadınız evlilik korkusu. Buna psikolojinin yeni çalışma alanı diyebiliriz.

Evlilik korkusunu kendi içinde; evleneme, evlenip mutlu olamama, evi ekonomik veya psikolojik olarak idare edememe gibi birçok alt başlığa ayırabiliriz. Bu korkular cinsiyete göre farklılık gösterir. Şöyle ki evlilik öncesi görüştüğüm danışanlarımdan erkek olanlar daha çok muhtemel ekonomik sorunlardan endişe ederken; bayan adaylar genellikle işin duygusal yönüne yani mutlu olamama korkusu yaşıyorlardı. Yine danışanlarımdan gözlemlediğim bu korkuların yaşla beraber daha da belirginleşmesi ve yaygınlaşması idi. Yani yaş ilerledikçe korkular artıyordu. Bu sebeple evliliğin, aceleye getirilecek bir iş olmasa da geciktirilince zorlaşan bir süreç olduğu akıldan çıkarılmamalı.

Kapitalist sistem yani batı, evliliği tamamen bitirmek için ürettiği bu korkular yetmiyormuş gibi şimdi de “evlilik süreci korkusu” ile “evlilik sonrası korkular” üretti. Yine burada da cinsiyet farklığı korkunun boyut ve şiddetini değiştiriyor. Yani evlilik süreci korkusu daha çok erkekleri korkuturken; evlilik sonrası korku bayanların en büyük endişelerinden olmaya başladı.

Bu korkularında haksız da değiller hani. Çünkü evlilik süreci o kadar zorlaştırıldı ki; evlenecek gençlerde ne ekonomi nede psikoloji bırakmıyor. Zavallı gelin ve damat ile anne ve babalar düğün salonundan çıkıp eve giderken adeta şaftı kaymış araba gibi gidiyorlar.

Neden mi?

Sayalım masrafların bir kaçını.

  • Tanışma çikolatası ve çiçeği
  • Söz alma yüzüğü, kıyafeti, çikolatası ve çiçeği
  • Nişan için salon, ikram, ulaşım, kıyafet ve seslendirme
  • Kına için abiyesi mabiyesi vesairesi
  • Düğün günü kuşak bağlama, kapı açma, arabaya binme, sandığa oturma vs vs
  • Akrabalara verilecek olan yolluklar, yolsuzluklar vesaire
  • Yemek takımında tabağın tabağının tabağı
  • Perdenin perdesi
  • Yıkama kurutma vs
  • Hele ki; şu, ne işe yaradığını anlamadığım; sandıklara hapsedilmiş; onca göz nuru akıtılmış; el emeği verilmiş ve en asgari masraf edilenin bile bir evi baştan aşağı dizebilecek kadar maliyetli olan çeyizleri açmak dahi istemiyorum. O çeyizler bohçasında kalsın; açarsak o gereksiz şeyleri, bi daha onları toparlayıp yazıyı tamamlayamamaktan korkuyorum.

İşte, saymakla bitiremeyiz bu yere batasıca adetleri. Ve ne acıdır ki her geçen gün bir yeni masraflı adet daha ekleniyor bunlara.

Diğer yandan kızın evliliğini geciktiren ve korkularını artıran boşanma korkusu. Henüz ortada damat yokken; düğün dernek yokken; ev bark yokken genç kızlar, bütün bunları düşünmeden önce boşandığında ne yapacağını düşünüyor. Bu görüşü destekleyen aileler, kızları, hem elin oğlunun eline bakmasın; hem de boşandığında da açıkta kalıp başımıza bela olmasın diye kızlarının eğitimi için yoğun çaba harcıyorlar. Ne acıdır ki; evlendiğinde çoluk çocuğuna faydası dokunsun; topluma bir değer katsın diye kızlarını okutan ailelerin sayısı gün geçtikçe azalıyor.

İşte bu ve benzeri adetler ve tedbirler (evlilik için asli zorunluluk olmayan şeyler) den dolayı evlilik, ya geciktiriliyor veya hayata bekâr olarak devam ediliyor. Maalesef ki gençlerimiz, öncelikle kimseye muhtaç olmayacak kadar para yığmayı veya sultanlık (bekârlık) dönemini uzatarak mutlu kalmayı evlenip sorumluluk almaya tercih ettikleri yada ettirildikleri için evliliği hayli zaman geciktiriyorlar.

Oysa, ilmin kapısı olan Hz Ali ra “evlenmeden zengin olmak isteyene şaşarım” diyor. Aynen bende şaşıyorum bu zihniyette olanlara. Zira, Cenabı Hakkın “rızkı veren Allah’tır” sözüne teslim olmayan ve evlenip; çoluk çocuğa karışıp; hanesini bütçesini bereketlendirmeyen adama şaşıyorum. Hatta ben evlenmeden mutlu olmak isteyene de şaşıyorum. Allahın izni ile Bismillah diyerek sana ait olan evin kapısını açmanın ne kadar mutluluk verici bir durum olduğunu imkanı olduğu halde tatmayana şaşarım. Yine Allahın lütfu ile kendinden bir parça olan bir çocuğun gülen gözlerine bakmanın gecelerce uykusuz günlerce yorgun olmaktan daha değerli olduğunu bilmeyene acırım. Çocuklarının sevgi dolu büyümesini maddi imkânlara bağlayanlara ve gönülden yavrucuğum deyip kucaklamanın; okşamanın ne denli paha biçilemez bir sevgi olduğunun farkına varmayanlara ise anlam veremem.

Velhasıl kelam;

Rızık istiyorsan evlen ve Allah verdikçe çocuk iste; mutluluk istiyorsan yine evlen ve evliliğin sorunları ile Allah rızası için mücadele et. Çocuğun ateşlensin sabaha kadar uykusuz kal ama sabahleyin cenabı hakkın şifa verip ateşinin düştüğünü görünce o an dünyanın en mutlu insanı ol. Bu arada seni ateşli gecelerinde uykusuz kalan anne babanı hatırla da kendine bir destur çek ve ebeveynine kusursuz hizmet et. Allahtan tüm evlilere huzurlu bir yuva ve tüm bekârlara hayırlı eşler dilerim.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu