Suriye İç Savaşını Anakronik Bir Sanrı İçine Hapsetmeden Okumak

Bu kronolojik okuma biçimi tarihsel bir kronolojiden ziyade olgusal bir durumu ve savaş ile konumlanma sürecimize dair kırılma noktalarına işaret etmeye gayret ettiği için anakronik bir itiraz anlamı da taşıyor. Ve hep beraber içine girdiğimiz bir girdap üzerinden daha güçlü bir gerçeklikle yeni geleceğe yürümeye rehberlik ediyor ve bir model öneriyor. Ayrıca okuyucu bizzat bu sürecin canlı şahidi olduğu için saf akıl bize doğru olup olmadığını sınama imkânı verecektir. Saf akıl burada aynı zamanda objektif bir okuma imkânı sunabilir ve hatta gelecek aynı metod ve seyir üzerinden kurulabilir ki umudum ve gayretim budur

Suriye iç savaşı 12 yıldır bölgesel gündemin ana gövdesini oluşturuyor. Suriye içinde yarattığı devasa etki yanında komşu ülkeler başta olmak üzere devasa bir küresel etki oluşturmuş durumda. Arap Baharı sürecinin devamında tamda çizilen bir istikamet üzere Suriye’de başlayan iç savaş bugün belirsiz süreçler yanında yan etkilerle artık sürdürülebilir olmaktan çıkmış durumda. Bu 12 yıllık süreç içinde küresel aktörlerin bölgede aldıkları inisiyatifin şekline bakıldığında bu savaş bir demokrasi dönüşümünden öte yaygın ve derin bir travmayı var etmekten öte bir anlam oluşturmadı. Mağlubu çok, kazananı olmayan Suriye iç savaşı Ortadoğu krizinin ana gövdesini oluşturuyor. Yakın bölgeler için yarattığı tehditler ve sürdürülebilirliği tamamen ortadan kalkan şiddet sarmalının artık bitmesi gerekiyor.

Aslında kaynağı belirsiz Arap Baharı hikâyesinin en travmatik bölgelerinden biri haline dönüşen Suriye, başından beri riskli bir bölge idi. bulunduğu bölgesel hassas yapı yanında, etnik ve demografik yapısına birde dini ve mezhepsel boyut eklendiğinde adeta bir barut fıçısını andırıyordu ki buna rağmen savaş ihraç edildi ve çok boyutlu bir vekalet savaşının merkez üssü haline getirildi. Küresel güçlerin galibi olmayacak bu savaşı finanse ederken arzuları savaş yolu ile bölgeyi terörize etmek ve bölgede istikrar sorunu yaratarak yapısal ve çözümsüz krizler yaratmaktı. Bu savaş bölgede devam ettiği müddetçe istikrar, gelişim, refah ve güvenlik her zaman tartışma konusu olacak gibi gözüküyor.

Son günlerde Suriye’deki savaşın yaygın travmalarının ortadan kaldırılması amacıyla ekstrem yaklaşımlar yerini makul yaklaşımlara bırakıyor. Gergin savaş sürecinin yarattığı rant ve kazanımların devamlılığını isteyen yapılar açısından bu süreç ve gayret çok da istenmediği için düşünsel bir kakofoni ve bilgi kaosu da derinleştiriliyor. Biraz da işlerin belirsiz seyri, tüm taraf ve aktörlerin beklentilerinin karşılanmaması üzerinden herkes var olan pozisyonundan uzaklaşıyor ve her pozisyon değişikliği süreci okumayı ve doğru vaziyet almayı daha zora sokuyor. Çünkü zaman ve olayların akışı; kişiler, gruplar ve kurumların konuyu algılama ve yönetme biçiminde değişiklikler var edebiliyor. Pek tabi bunda hiçbir sorun yok, insanoğlu yanlış yaptığı bir durumdan vazgeçebilir, farklı düşünmeye başlayabilir, yeni bir bakış açısına sahip olabilir. Fakat Suriye savaşının yarattığı sonuçların politik etkileri boyutuyla bakıldığında hiç kimse sorumluluk almak istemediği için bu karmaşa çözümsüzlük yanında belirsizliği de var ediyor. İnsanlar yaptıkları ve söylediklerinin sorumluluğunu terk ederek tam tersi konuşmaya başladığında, başkalarına suçu atarak töhmet yarattığında yada belli belirsiz ortaya koyduğu tutumlar üzerinde yanılgılar yarattığında çözüm ve gerçeklikten uzaklaşmış oluyor.

Tam da bu sebeple; Suriye İç Savaşı’nın Kronolojisi olarak sosyal medya hesabımda paylaştığım ve yalın gerçeklik ve objektiflik üzerine kurduğum paylaşım çok büyük bir ilgi uyandırdı ve pek çok arkadaşım bu kronolojiyi benden talep etti ve bazıları da yazmamı istediler. Tarafların bulundukları durum üzerinden doğru ve yanlışı tanımladıkları düşünüldüğünde olayların bir bütünlük ile tasnif edilmiş olması ve objektiflik gayreti, okuyucuları etkilediği için aynı yalınlıkla bu kronolojiyi burada da yazılı hale getirmek istiyorum.

Bu kronolojik okuma biçimi tarihsel bir kronolojiden ziyade olgusal bir durumu ve savaş ile konumlanma sürecimize dair kırılma noktalarına işaret etmeye gayret ettiği için anakronik bir itiraz anlamı da taşıyor. Ve hep beraber içine girdiğimiz bir girdap üzerinden daha güçlü bir gerçeklikle yeni geleceğe yürümeye rehberlik ediyor ve bir model öneriyor.

Buna itiraz edenlerde olabilir, bende o zaman kendi baktığım noktadan der ve çıkarım. Ayrıca okuyucu bizzat bu sürecin canlı şahidi olduğu için saf akıl bize doğru olup olmadığını sınama imkânı verecektir. Saf akıl burada aynı zamanda objektif bir okuma imkânı sunabilir ve hatta gelecek aynı metod ve seyir üzerinden kurulabilir ki umudum ve gayretim budur

 

  • Bu savaş Arap Baharının belirsiz süreci üzerinden bir bölgesel kriz hedefi ile başlatılmış; Esed’in antidemokratik ve despotik sürecine, Suriye’de ve bölgede çözüme değil uzun sürecek bir krize odaklan-dırıl-mış bir; YANLIŞ’tır.

 

  • Suriye İç savaşı bölgenin hassas sosyal, demografik, mezhepsel yapısı sebebiyle oldukça riskli ve tehditkâr bir büyük; YANLIŞ’ tır.

 

  • Arap Baharı süreci de dahil bölge Müslümanlarını hazır olmadıkları bir büyük girdabın; zorunlu çatışma ve savaşın içine sürüklediği için; YANLIŞ’ tır.

 

  • İslam dünyasının kalbinde başlatılan bu vekalet savaşı bölgede birçok denge ve hassasiyeti, özellikle mezhep savaşını başlatmayı hedeflediği için; YANLIŞ’ tır.

 

  • Bu savaş temeli itibariyle İran ve Türkiye’yi hedefleyen bir bölgesel krizin merkezi idi ve bu tehditkar tarafı ile; YANLIŞ’ tır.

 

  • Demokratik dönüşüm sürecinin yolları yerine, gerilimin oluşum sürecinde frenleyici ve makul yolların aranması için gayret ortaya koymak yerine Sn. Davutoğlu, belli STK ve gruplar savaştan taraf bir dili benimsediler ve bunun için gayret sarf ettiler ki bu; YANLIŞ’tır.

 

  • Erbakan Hoca, Cevdet Said, Ramazan El-Buti, Oğuzhan Asiltürk, Sezai Karakoç gibi muharrir ve arifler savaşın İslam Dünyasının kalbinde çıkarılmış bir tehdit olduğunu ifade etmeleri; DOĞRU

 

  • Savaş romantizmi ile TV’lerde kahramanlık yapmak, sosyal medya şovları yapmak ve aynı zamanda muharrirleri tahfif etmek; YANLIŞ

 

  • Savaşın başında milli görüşçü bir heyetin potansiyel savaşı ortadan kaldırmak, ihtiyat ve itidali tavsiye etmek için yaptığı ziyaret; stratejik, taktik diplomatik görüşme; DOĞRU

 

  • Milli Görüş heyetini bir diplomatik fırsat olarak kullanmak yerine, içeride, dışarıda suçlayarak; Esedçi hatta ulusalcı ilan ederek suçlamak; YANLIŞ

 

  • Savaşı çıkartan taraflara ( Batıya ) ve özellikle işlevsiz BM ve NATO gibi kuruluşlara güvenmek; YANLIŞ

 

  • Ölüm korkusu ve yaşama arzusu ile ülkemize sığınan mazlumlara kucak açmak; DOĞRU

 

  • Fakat bu devasa göçü; göç politikasının temel kaidelerine uygun şekilde; meslek ve kabiliyetlerine göre tasnif edip iskânı buna göre yapmamak; YANLIŞ

 

  • Sığınmacıların kontrolsüz olarak mobilitesi ve ülke içinde her noktaya yayılması; YANLIŞ

 

  • Belli illerde sığınmacıların nüfus yığılması yaparak, gettolar oluşturarak demografik dengeyi bozması; YANLIŞ

 

  • Üretim sisteminde merdiven altı üretim yerine özel bir çalışma ve istihdam düzeni oluşturmayarak her sığınmacıyı kayıtlı üretim döngüsüne sokmamak; YANLIŞ

 

  • Devasa sığınmacı toplumunu tarım ve sanayii başta hassas üretim sürecinin bir parçası kılmamak ve nitelikli göçmen toplumun ülkemizden Batı ülkelerine doğru gitmesine göz yummak; YANLIŞ

 

  • Suriyeli gençlerin geleceğin Suriye’si için eğitim öğretim görmesini teminen ortaya koyulan gayret, burslandırma ve yerleştirme; DOĞRU

 

  • Sığınmacılar’ın büyük şehirlerde kontrolsüz gettolar yaratması; YANLIŞ

 

  • Sığınmacılar üzerinden yabancı ve sığınmacı düşmanlığı yapacak şekilde politik söylem üretmek; YANLIŞ

 

  • Sığınmacı ve yabancı düşmanlığı üzerinden düşmanlığı artırmak ve toplumsal çatışmayı beslemek; YANLIŞ

 

  • Bu savaşın tek müsebbibi iktidardır, savaşı iktidar çıkardı demek; YANLIŞ

 

  • Biz başında dediydik, bak haklı çıktık bizden özür dileyin diyerek siyaset yapmak; YANLIŞ

 

  • Esed ile Suriye muhalefeti arasında, mücadelenin doğasını da dışlamadan bir temas oluşmasını istemek ve bunun için gayret sarf etmek ve makul bir geçiş sürecine tarafları yönlendirmek; DOĞRU

 

  • Bu hassas dönemde yanlış aracılar ve özellikle Perinçek’in rol çalmasına müsaade etmek ve onun bölgeye gidip gelmesine müsaade etmek; YANLIŞ

 

  • Suriye halkının irade ve kararının mutlak sahibi gibi bir dil kullanmak ve pozisyon almak; YANLIŞ

 

  • Muhalefeti, mücadelenin hukukunu korumaya yönelik bir çaba göstermek; DOĞRU

 

  • Türkiye’nin sınır ve sınır ötesindeki güvenlik hassasiyeti sebebiyle bulunması; DOĞRU

 

  • Gönüllü, güvenli ve onurlu bir geri dönüş programı; DOĞRU

 

  • Önemli olanın; olması gerekeni ve makûlü söylemek olduğunun bilincinde olmak; DOĞRU

 

  • Savaşın bitirildiği ve güvenli bir sürecin oluştuğu yeni gelecek Suriye ve bizim için ihtiyaçtır; DOĞRU

 

  • Milli meselelerde politik olanın ötesine geçerek MİLLİ TUTUM oluşturmak, doğru ve kritik kararlarda destekleyici (İktidar ve muhalefet ilişkisi bakımından) bir vaziyet almak; DOĞRU’dur.

 

Suriye İç Savaşı İslam Dünyası için yüksek maliyetler oluşturmuştur ve bu ortadadır. Bu ağır tecrübe bu yüksek maliyetleri ile bugün de devam etmektedir. Sürecin hemen başında savaş sürecine odaklanmış sivil yapıların kontrolsüz adımları ve romantik acemilikleri bugün açıkça maliyetleri ile birlikte ortaya çıkmıştır.

Özellikle İslam dünyasının içinde bir kasırga gibi esen iç savaşı ortadan kaldırmak amacıyla bazı muharrirlerin büyük bir mücadele içine girdiğini de hatırlatmak lazımdır. Özellikle Suriye’nin stratejik yapısı, çok kültürlü ve çeşitliliği sebebiyle Suriye’de çıkacak bir savaşın İslam Ümmeti için çok büyük maliyetler getireceğini ifade etmek için adeta kendilerini parçalamışlardır. Hatırlanırsa o dönem belli tarafların savaşkan çabalar içine girdiği dönemlerdi ve savaş karşıtı her yaklaşımın ihanet ve konuyu anlamamak olarak ele alındığı yaygın bir söyleme dönmüştü. Rahmetli Erbakan Hoca’nın bir Suriye iç savaşında veya işgalinde İran’ın ardından hedefin Türkiye olduğunu ifade ettiği ve bu konuda ihtiyatlı bir tutumu haykırdığı günler aynı günlerdi. Tam o günlerde Rahmetli Sezai Karakoç Üstadımızda benzer nitelikli bir açıklama yaparak İslam Ümmetini uyarmıştı. Bu açıklamalarının ardından savaşı bir tehdit olarak algılayan tüm irfan ehli, dünya gerçeklerini anlamamakla itham edildi. Bir kısmı da küresel güçlerin propaganda söylemi ile dışlanma ya da incitilme sürecini yaşadılar.

 

Üstat Sezai Karakoç’un bu konudaki açıklaması konuyu ne kadar hassas bir şekilde ele aldıklarının en güzel ifadesi gibi. Üstat şöyle diyor: “ Şimdi Batı bize diyor ki, Suriye’de kötü yönetim var. Orada halk ile devlet arasında problem var, masum insanlar ölüyor. Bu işi siz halledin, siz çözün, insanların ölümünü seyir mi edeceksiniz? Şüphesiz Müslümanlar asla seyir etmez, ama bu meselenin çözümü silahla olmaz. O yönetimi uyaracak olan kılıç değil kalemdir. Çünkü kılıç ile girdiğiniz takdirde halk ile karşı karşıya gelecek ve siz yine masumları öldürmek zorunda kalacaksınız. Aynı o devletin yaptığını siz yapmış olacaksınız. İşte bu size kurulmuş bir tuzaktır.”

Üstat Cevdet Said, Erbakan Hocamız, Üstat Sezai Karakoç, Oğuzhan Asiltürk ağabeyimiz ve pek çok alim de, dine uygun şekilde tedrici yollar denenmesi gerektiği ve ortaya çıkan kontrolsüz şiddet yolunun doğru yol olmadığını ifade etmişlerdir.

İşte tamda bu itidalli yaklaşıma uygun şekilde, Esed ile görüşmeye gönderilen Milli Görüş heyeti de bu saldırıdan nasibini aldı. Fakat burada ifade edilmesi gereken hassas bir nokta var. Bu heyetin Esed ziyareti Milli Görüş içerisinde de hâkim bir kitle tarafından zamanında benimsenmedi. Arkadaşlarımız ile bir araya geldiğimiz pek çok oturumda bu ziyaretin anlamsız olduğu, Esed gibi bir zalimle konuşmanın anlamsız olduğu ve savaşın kaçınılmaz bir zorunluluk ve fırsat olduğu ifade edildi. O sebeple bugün sıklıkla belli arkadaşların -geçmişte böyle düşünmedikleri halde- biz dediydik dili doğru bir dil olarak gözükmüyor. Zira o günün hâkim ikliminde, savaşın var edeceği devasa maliyet ve bu savaşın Batılı güçler eliyle çıkartılıyor olduğu gerçeği ısrarla görmezden gelindi.

Bugün tartışmasız ihtiyaç bu bölgesel krizin ortadan kaldırılması ve hassas bir süreç yönetiminin ortaya konmasıdır. Savaş sürecinin en ısrarlı taraflarından biri olan ve STK çalışmaları sebebiyle bölgede uzun dönem bulunan bir STK yöneticisi arkadaşımın savaş karşıtı bir yaklaşımı başından beri sürdürdüğünü ifade ettiğine şahit olunca bu makaleyi yazmak üzerimize vacip oldu. Fikirde değişiklik farklı, kendini ve insanlığı yanıltarak insanların kendi yalanlarına inanmaları farklıdır.

Çok şükür ve Allah’tan fikrimizi açık kaynaktan ve makaleler yoluyla paylaşma yolunu tercih ettiğimiz, kamu ve STK mesaimizi de bu doğrultuda verdiğimiz için bugün rahatlıkla bir tutarlılık içinde konuşabiliyor ve yazabiliyoruz. İşte bu sebeple galibi olmayacak bu savaş hızla bitirilmelidir. Bu yeni süreç verilen emek ve mücadeleyi de örselememeli ve bölgede güvenlik artık sağlanmalıdır. Kardeşlerimiz gönüllü, güvenli ve onurlu bir biçimde yurtlarına dönmelidir.

Tüm dostlara, uzmanlara,  kurum ve kuruluşlara da fikirde tutarlılığı öneriyorum. Fikir ve kanaatlerde değişim makul olup, izahı mümkündür. Yeter ki bir anakronik sanrı içine girilmesin…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu