Elektrikli Otomobillerin Ekopolitik ve Sosyokültürel Etkileri

Otomotiv endüstrisi, terim anlamı olarak, motorlu taşıtları tasarlayan, geliştiren, üreten ve pazarlayan iş sektörüdür. 2007 yılı itibarıyla, tüm dünyada 73 milyondan fazla motorlu araç üretildi. Otomotiv sanayii, tüm sanayileşmiş ülkelerde ekonominin lokomotifi olarak kabul edilmektedir. Sektörün ekonomideki sürükleyici-lokomotif etkisinin nedeni, diğer sanayi dalları ve ekonominin diğer sektörleri ile olan çok yakın ilişkisidir. Otomotiv sanayii demir-çelik, petro-kimya, lastik gibi temel sanayi dallarında başlıca alıcı ve bu sektörlerdeki teknolojik gelişmenin de sürükleyicisidir. Turizm, altyapı ve inşaat ile ulaştırma ve tarım sektörlerinin gerek duyduğu her çeşit motorlu araçlar sektör ürünleri ile sağlanmaktadır. Bu sektördeki değişimler, ekonominin tümünü yakından etkilemektedir. Otomotiv sektörü Motorlu Taşıt Aracı üreten bir sanayidir. Dünyada toplam motorlu taşıt seri üretiminin yaklaşık %70’ini otomobil üretimi oluşturmaktadır.

Otomotiv Sanayiinin Önemi

Uzay-Havacılık sanayiinden sonraki en karmaşık teknoloji gerektiren otomotiv sanayii, başlıca önemli mühendislik alanlarını içeren multi-disipliner bir teknoloji gerektirir.

  • Motorlu taşıt aracı; niteliği, malzeme yapısı, prosesi, teknolojisi ve üretim yeri farklı olan 5,000 dolayında parçanın, ortak kalite yönetimi ve verimlilik anlayışı ile üretimi ve bir araya getirilmesi ile ortaya çıkar.
  • Bir motorlu aracın üretimi ve trafiğe çıkabilmesi için güvenlik, trafik ve çevre ile ilgili 50 dolayında küresel teknik mevzuata uyumu ve bunun belgelendirilmesi zorunludur. Bu mevzuat teknolojideki gelişmelere bağlı olarak sürekli yenilenmektedir. Özellikle çevre ile ilgili yeni mevzuat hazırlıkları sektörü büyük baskı altında tutmaktadır.
  • Pazardaki yoğun rekabet nedeni ile müşteri tatmini ancak teknolojik gelişme ile sağlanmaktadır. Bu nedenle sektörde, yoğun ar-ge ve sürekli gelişme esastır.
  • Otomotiv sektörü kendisi dışında, hammadde ve yan sanayi ile otomotiv ürünlerinin tüketiciye ulaşmasını sağlayan ve bunu destekleyen pazarlama, bayi, servis, akaryakıt, finans ve sigorta sektörlerinde geniş iş hacmi ve istihdam yaratmaktadır.
  • Otomotiv sektörü ülkedeki savunma sanayiinin gelişmesinde ve teknolojik düzeyin yükselmesinde temel oluşturmaktadır. Bu sanayi dalında hâlen, büyük bir teknolojik gelişme potansiyeli ve gücü bulunmaktadır. Özellikle hızla küreselleşmekte olan bu sektörde rekabet büyük yoğunluk kazanmakta ve sanayileşmiş ülkeler ile AB, NAFTA gibi ekonomik birliklerde bu sektörün korunması ve rekabet gücünün geliştirilmesi için özel politikalar uygulanmaktadır.

2017’de ulaşılan seviyeyle Türkiye taşıt araçları üretimi sıralamasında Avrupa’da beşinci, dünyada ise on dördüncü sırada yer almaktadır. Bununla birlikte Türkiye Avrupa’nın ticari araç üreticileri kategorisinde bulunmaktadır. Yukarıda saydığımız önemli katkılarına rağmen Türkiye’deki otomotiv sektörü daha çok montaja dayalı bir yapıya sahip olduğu için özellikle yüksek teknolojili ve katma değeri fazla ara mallarda ithalata bağımlı bir yapıdadır. Bu durum Türkiye’nin otomotiv sektöründeki potansiyelini tam olarak kullanamamasına neden olmaktadır. Bu açılardan bakıldığında Türkiye ekonomisinin orta gelir tuzağından kurtularak yüksek gelirli gelişmiş ülkeler grubuna yükselebilmesi için otomotiv gibi ileri teknolojik sektörlerde kendi markalarıyla küresel sektöre yönelik kaliteli üretim gerçekleştirmesi gerekmektedir. Yerli ve milli otomobil bu sebeple hem teknolojik ilerlemenin önemli bir parçası hem de sağladığı katma değer açısından ekonomik büyümenin vazgeçilmezi olacaktır. 2030 yılına kadar olan süreçte günümüzden farklı olarak sektörde daha çok elektrikli, otonom ve bağlantılı araçların yaygınlaşacağı net olarak görülebilmektedir. 2030 sonrasında fosil yakıtlı araba üretimlerinin tamamen yasaklanacağı, elektrikli arabaların altyapılarının küresel şirketlerin yanı sıra devletlerin yardım ve teşvikleriyle hızla iyileştirileceği ön görülmektedir. Teknolojik gelişmeler ve şehirlerin nüfusunun daha fazla artması otomotiv sektörünün geleceğini etkileyecektir. Türkiye’deki otomotiv sektörü de yukarıda özetleme çalıştığımız gelişmelerden tabii ki etkilenmektedir. Bu nedenle sektörün geleceğini şekillendiren bu gelişmeleri yakından takip etmesi ve pozisyon alması şarttır.

Covid-19 pandemi sürecinde piyasada sıfır araç bulmak çok zorlaştı, üretim ve tedarik zincirleri her sektörde olduğu gibi otomotiv sektörünü de vurdu. 2.el araç fiyatları kat be kat  arttı. Kapitalizm sonrası globalizm sistemine geçiş sürecinde birçok sektörel değişime şahitlik ettiğimiz bu dönemlerde gerekli tedbirlerin alınması son derece önem arz etmektedir.   Birçok meslek ortadan kalkarken, yeni yeni mesleklerin gündemimize girdiği, köklü sektörel dönüşümleri yaşamaktayız. İçten yamalı motorlu araçlarda 40.000’ne yakın parça varken elektrikli otonom otomobillerde sadece 50-60 parça yeterli olmaktadır. Ayrıca bu araçlar yapay zekâ kullanılarak, gelişmiş robot teknolojileri üzerinden üretilmektedir.

Firmaların 2030-2040 yılları sektörel perspektiflerini incelediğimizde özellikle yedek parça ve yan sanayi ürünleri üreten çalışanların işsiz kalması da muhtemel bir öngörüdür. 2021 yılının ilk altı ayında Avrupa’da elektrikli araç satışları %122 artışla, 221 bin 514 adetten 492 bin 21 adete yükseldi. Türkiye devlet teşvikiyle birlikte özel sektör üzerinden tam bu noktada da çok yerinde bir karar vererek “Türkiye’nin Otomobili Girişimi Grubu” (TOGG) yerli ve milli elektrikli otomobil markasıyla önemli bir adım atarak ciddi bir atılım gerçekleştirmektedir. Türkiye’nin jeo-stratejik konumu ile Afrika, Ortadoğu ve Balkanlar’daki pazarlara hızlı ulaşabilme imkânı dolayısıyla büyük avantajlara sahiptir. Bu sistemsel geçiş döneminde, dünyadaki tüm gelişmeleri analiz ederek, yanlış vergilendirme politikalarının sektörü nasıl olumsuz etkilediği, Brezilya örneği incelendiğinde de görülecektir.  Bu nedenle Türkiye’de otomotiv sektörünün geleceğini planlamak için mevzuat yapıcılarının sektör temsilcileriyle birlikte çalışmaları son derece önemlidir. Otomotiv sektöründeki değişime eşgüdümlü olarak enerji kaynaklarında doğal bir dönüşüm meydana gelecektir. Yani motorlu araçlarda kullandığımız benzin ve petrolün yerini, bundan sonra elektrikli otonom araçlar için kullanılan piller alacaktır. Bunların en önemli ham maddesi ise lityumdur. Lityum madenlerinin önemi her geçen gün çok daha fazla artmaktadır. 2030-2040 yıllarına kadar olan periyotlarda bu dönüşümün gerçekleşmesi doğal bir gereklilik olarak görülmektedir. Gelecekte, Türkiye, Çin, Almanya vb. küresel otomotiv aktörü olması muhtemel olan ülkelerin bu alanlarda da önemli atılımları bulunmaktadır. Enerji alanında yaşanacak olan bu değişimin, bor vb. stratejik öneme sahip madenlerdeki gerekli ar-ge çalışmaları yapıldığı takdirde, Türkiye’nin avantajlı bir konuma geçmesi çok muhtemeldir. Bu değişimlerin sonucunda diğer önemli bir hususta ABD dolarının uluslararası bir para birimi olma özelliğin ortadan kalması sonucunu da meydana getirebilme ihtimalidir. Çünkü günümüzde ABD dolarına değer katan en önemli unsurlardan biri petrodolar endeksidir. Elektrikli otonom araçlarda petrolün kullanılmaması nedeniyle, petrodolar endeksinin zayıflaması ya da çökmesiyle yeni enerji kaynaklarına sahip olan aktörlerin avantajlı hale gelebileceği önemli finans çevrelerinde yoğun alarak tartışılmaktadır. Dolayısıyla global sistemin yeni kurallarına uygun olarak sanal paralar üzerinden yeni finansal formüllerin ortaya çıkabileceği kaçınılmaz bir sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır. 21. yüzyılda şahit olduğumuz bu değişim sürecinde dev markaların tamamı elektrikli otonom araçlarını hazırladı. Sektörün en büyük markaları, karbon emisyonundaki fosil yakıt payını sıfırlamak amacıyla, AB yasaları ve Paris İklim Anlaşması kapsamında elektrikli araç yatırımlarını her geçen gün artırmaktadır. Otomotiv devi Almanya 2030 yılına kadar ülke genelindeki trafiğe kaydı yapılacak araçların yüzde 80’inin elektrikli araçlardan oluşacağını ifade etti.

Ülkelerin ve otomotiv firmalarının Paris İklim Anlaşmasının bağlayıcı hükümlerini gereği yerine getirme zorunluğu sebebiyle, içten yanmalı motorlu araçların üretimi durma noktasına geldi. Covid-19 küresel pandemi bu değişimi hızlandıran en önemli unsur olarak gösterildi.  Paris iklim anlaşması gereğince bu anlaşmaya imza atan ülkeler başka olmak üzere bir süre sonra dünya genelinde şuan kullanmakta olduğumuz benzinli veya dizel otomobillerin kullanımı yasaklanacağı ifade edilmektedir. Bunun yerine elektrikli otomobiller devreye giriyor ancak asla eskisi gibi her isteyen otomobil sahibi olabilmesi hiç kolay olamayacaktır. Elektrikli otonom araçların fiyatlarının dünya genelinde çok yüksek olması ön görülmektedir. Fiyatların yüksek olmasının sebepleri arasında bu geçiş sürecinde talebin çok fazla, üretimin daha kısıtlı şartlarda yapılabilecek olması gösterilmektedir.  Sebeplerden bir diğeri ise 2030 yılına kadar büyük markalar başta olmak üzere birçok sektörde evden çalışma modeline uygun olarak her yıl yeni iş alanları ve dijital mesleki çalışma ortamlarının yaygınlaştırılması da diğer bir etkendir. Tüm bu gelişmeler neticesinde Covid-19 süreciyle birlikte hızlanan kapitalizm alışkanlıklarının hızla değişmesi yerine yeni bir ideoloji olarak sunulan globalizmin gereklerine uygun olarak otomobil sektöründeki alışkanlıklarımız otomobil kiralama hizmetlerin daha yaygın ve pratik hale getirilmesine yol açacağı kaçınılmaz bir durum olarak karşımıza çıkacaktır. Tıpkı şuan günümüzde İstanbul gibi büyük şehirlerde sıklıkla yaygın olarak kullanılmaya başlayan her köşe başında ulaşımınız kolaylıkla bulabileceğimiz scooter “Martı”lar gibi çevreci merkezi elektrikli otomobil kiralama otoparklarını kullanmamız çok yakında mümkün hale gelecektir. Çin’de bunun örnekleri günümüzde uygulanmaktadır. Globalizmin ideolojik yaşam tarzı felsefesi çerçevesinde bu tür bir otomobil kullanımının birçok yönden faydaları olduğuna dair reklamları çeşitli mecralarda yapılmaya başlamıştır. Önemli kuruluşlar şimdiden bu yöndeki küresel projelere hibe, destek ve yatırım fonlarıyla katkı sunacağını açıklamaktadır. Önemli otomobil markaları içten yanmalı motorlu araçları tamamen bırakacakları son tarihleri şu şekilde açıklıyor:

MARKA TARİH
MERCEDES 2030
VOLVO 2030
AUDİ 2026
BENTLEY 2026
LAND ROVER 2025
RENAULT 2025
MİNİ 2030
FIAT 2025
FORD 2030
BMW 2030
VOLKSWAGEN 2030
OPEL 2028
HONDA 2025

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu