Kamu Diplomasisinde Yeni Bir Boyut ve Fırsat Olarak ISSF ve 2021 Konya İslami Dayanışma Oyunları Üzerine: Gözlemler, Eleştiriler, Öneriler

Geçen hafta boyu ülkemiz oldukça önemli bir uluslararası faaliyete ev sahipliği yaptı. 9-18 Ağustos tarihleri arasında gerçekleşen bu uluslararası organizasyonun adı “2021 İslami Dayanışma Oyunları” idi. Oyunlar başlar başlamaz ilk ve etkili tartışma; oyunların ismi, kamuoyuna yansıyan görüntüler ve özellikle seremoni üzerinden olsa da hafta boyunca bu eleştirel hava yükseldikçe yükseldi ve bir ulusal karşı propagandaya dönüştü.

Başbakanlık dönemindeki hassas görevlerim sebebiyle İslam İşbirliği Teşkilatına akredite bir bürokrat olmam ve özellikle kuruluşu henüz tamamlanmamış olan OIC Media Forum’un koordinasyonunu Türkiye adına üstlenmem sebebiyle sıklıkla Cidde’ye gitme ve İİT bünyesinde hatırı sayılır miktarda bir dost edinme fırsatı buldum. Bu sebeple İİT bünyesindeki gelişmeleri yakinen takip ediyor ve ziyaretimize gelen misafirleri ağırlıyorum. İşte 2021 İslami Dayanışma Oyunları da bu kapsamda yakın bir zamandan beri takip ettiğim bir uluslararası faaliyet oldu. 2020 yılında duyuruya çıkan bu oyunları yakinen takip ettim. Özellikle oyunların Konya’da yapılması, Konya’nın memleketim olması ve ayrıca spora duyduğum ilgide beni motive etti.

Tüm bunların yanında benim için asıl anlamı yıllarını Kamu Diplomasisine vermiş bir Başbakanlık bürokratı ve devletin propaganda, tanıtım ve medya stratejisine yıllarca emek vermiş biri olarak önemli bir zamanlama ile memleketimde yapılacak bir olimpiyatın takip edilmesi ve etki düzeyinin bizzat içinde izlenmesi idi.

Bunun yanında İslam ülkeleri arasında dayanışma, işbirliği, birlik gibi kavramlar ideolojik olarak da bizde büyük bir ilgi ve hoşnutluk yaratıyor. Mensubu olduğumuz Milli Görüş düşünce sisteminin İslam Birliği düşüncesi bizi İslam toplumlarının birliğini hedefleyen her türlü gayret ve çalışmada teşvik ediyor, takibe memur kılıyor.

İşte bu sebeplerle İslami Dayanışma Oyunlarını bir zamandır yakinen takip etmeye başladım ve oyunlar başlayınca da Konya’ya geçtim.

Fakat daha oyunlar başlamadan çok sert tartışmalar başladığı için aslına bakılırsa oyunlar hak ettiğinin çok altında bir etki yarattı ve karşılık buldu. Bizzat içinden takip ettiğim bu süreci yazarak oyunların tarihine bir katkı sağlayacağı düşüncesi ile oyunların tamamlanmasını bekledim ve birkaç gün gözlemledikten sonra objektif bir gayretle konuyu ele almak amacıyla bu yazıyı kaleme alıyorum ve kimseyi memnun etmek ya da örselemek amacını taşımıyorum. Zira son dönemde fikri kamplaşmanın da etkisi ile olaylar olduğundan daha sert ele alınıyor ve sosyal medya eliyle de kötü amaçlı propaganda ve içerik hızla toplumda tesir yaratıyor. Bu sürecin başında da aynı şekilde üretilmiş içerikler üzerinden bir etki yönetimi yapıldığına bizzat şahit oldum. Hatta üretilmiş içerikleri paylaşan birkaç yazar ile görüştüğümde de konuya yönelik olumsuz algının farklı bakış açıları ile iç içe geçtiğini gördüm. O günlerde üretilen içeriklerin başka yerlerden alınmış gerçeği yansıtmayan içerikler olduğu bugünlerde ortaya çıktı.

ISSF “ISLAMİC SOLİDARİTY SPORTS FEDERATİON ‘İSLAM DAYANIŞMA SPORLARI FEDERASYONU”

Öncelikli olarak İslam İşbirliği teşkilatı bünyesinde kurulana ISSF “ Islamic Solidarity Sports Federation’dan” bahsetmek gerekir. İslam İşbirliği Teşkilatı Üyesi Ülkeleri 1981 yılında III. İslam Zirvesi Konferans’ında bu federasyonu kurma kararı aldılar. 1985 yılında yapılan açık çağrı ile 34 ülkenin ortak imzası ile fiilen kuruldu ve tüzüğü onaylandı. Suudi Arabistan Krallığı biraz da etki altında tutmak amacıyla yıllık olarak sübvanse edeceğini açıkladı ve Olimpiyat Komitesi Kompleksini tahsis ettiğini açıkladı.

ISSF’in belirtilen misyonu tüzüğünden de anlaşılacağı üzere; İslam ülkeleri arasında dostluk ve işbirliğini spor yoluyla teşvik etmektir. ISSF’in tüzüğüne göre diğer görev ve sorumlulukları da şunlardır.

  • Üye ülkeler için dört yılda bir düzenlenen çok sporlu bir etkinliğin organizasyonunu denetlemek. Bu etkinliğin adı  İslami Dayanışma Oyunları olacaktır.
  • Tüm spor dallarında turnuva ve şampiyonaların organizasyonunu denetlemek.
  • Üye ülkelerin spor takımları arasında ikili ziyaret alışverişini teşvik etmek.
  • Uluslararası, kıtasal ve bölgesel düzeyde spor organizasyonları ile işbirliği anlaşmaları yapmak.
  • Teknik uzmanlık alışverişi ve çeşitli spor alanlarında eğitim kurslarının düzenlenmesi yoluyla üye devletlerde spor kadrolarını yetiştirmek ve geliştirmek.
  • Konferanslar, sempozyumlar, sergiler ve müzeler düzenlemek, çalışma ve araştırmaları denetlemek ve ISSF hedeflerine hizmet eden yayınları yaymak.

 

Tüzüğünden de anlaşıldığı kadarıyla temeli itibariyle İİT bünyesinde kurulmuş olan ISSF, İslam ülkeleri arasındaki dostluk ve işbirliğini artırmaya yönelik değerli bir inisiyatiftir. Özellikle halkların birbirini tanıması yanında İslam İşbirliği ve Dayanışma ruhunun yaygınlaşmasına katkı sağlamaya yönelik bir fırsattır. Küresel düzlemde İslam kimliğinin farklı ülkelerde yaşayan Müslüman halklar için kazanımı yanında, var oluş paradigmasını beslemesi açısından bir fırsattır. Küresel emperyalizmin oyunları ile İslam halkasından uzaklaştırılan, aldatılan Müslüman toplumlar için bu ve benzeri yapılar bir fırsat olarak ele alınmalıdır.

Tüm bu sebeplerle ISSF’in bir fırsat ve imkân olduğu kanaatini taşıyorum. Ayrıca modern diplomasi artık akıllı güç enstrümanları ile gerçekleştirilmektedir. Soğuk Savaş döneminin yarattığı küresel kamplaşma İslam dünyasının da ağır bir travmatik süreç yaşamasına sebep olmuş ve kültürel, dini blokları birbirinden sert şekilde koparmıştır. ABD ve Rusya etrafında kümelenen dünya halkları yeni dostluk ve düşmanlık kavramları etrafında dizayn edilmişler ve halklar birbirinden uzaklaştırılmışlardır. Ülkelerin kendi içlerinde yaşadıkları despotik serüvenler sebebiyle mensup oldukları kültürel ve dinsel bloklardan kopulmuş ve bir önceki yüzyıldaki ağır emperyalist süreç Müslümanları çok ağır şekilde örselemiştir. Her İslam ülkesi bu ağır süreci birbirinden farklı dozajlarda yaşamış ve hala ağır travmatik sonuçlarını taşımaktadırlar. İslam dünyasının vahdetini bozmaya yönelik bu sistematik operasyonun yarattığı tahribatın ortadan kaldırılması ve rehabilitasyonu için çok boyutlu çalışmalar yapmak zarurettir.

Spor Spordan Daha Fazlasıdır…….

Emperyalizm, Siyonizm ve benzeri sert ideolojik sentezlerle bugünde ayrıştırıcı ve dönüştürücü stratejisini sürdürmektedir. Bu kopuşu ve örselemeyi İslam dünyası adına ortadan kaldıracak her türlü gayret değerlidir. Sadece kimlik düzeyine düşmüş İslam dininin yeniden insan, toplum ve sistem düzeyinde etki oluşturması bir süreç, gayret ve mesaiyi zorunlu kılar. Tüm eksikliklerine rağmen dinin ruhu ile kavgalı olmadıkça, Siyonizm’in oyunu ve organizasyonu olmadıkça yapılacak çalışmaları sahiplenmek ve teşvik etmek lazımdır.

Küresel emperyalizm bugün en ağır küresel hâkimiyetini kültür, yaşam tarzı ve spor üzerinden gerçekleştirmektedir. O halde sıcak politik süreçler yanında en güçlü rekabet alanı kültür ve kamu diplomasisi alanında gerçekleşmektedir. Orduların yapamadığını daha kısa sürede kültür ve kamu diplomasisi aygıt ve ajanları temin etmektedir. Son dönemde açıkça görülen gerçek şudur. İslam dünyasının gençleri Batılı bir kültür hayatının özlemi ve etkisi altındadır. Her şeyin en güzelini, değerlisini ve özelini Batının yaptığı inancı pompalanmaktadır. İslam dünyasının gençlerinin odalarında batılı sanatçı ve sporcuların resimleri bulunmakta ve hepimiz hep beraber büyük bir ilgi ile Batıdaki spor oyunlarını izlemekteyiz. Buna karşı Afrika, Asya ve hatta Latin dünyasında alternatif çalışmalar yapılmaya çalışsa da kıta, bölge, havza gibi olgular güçlü bir kimlik ideası ve iddeası ortaya koymaya yetmemektedir.

Tam da buradan hareketli bütüncül ve daha stratejik bir bakış açısına ihtiyaç vardır. Elliyi aşkın ülkede çalışma yapmış bir kardeşiniz olarak dünyanın pek çok Müslüman ülkesinde bana an çok sorulan ismin Hasan Şaş’ın olması rastlantı mıdır? Aslında tüm dünya’ da gençlerin eğilim ve ilgileri bellidir ve tartışmasız spor açık ara farkla önde gitmektedir. Ülkemizin en çok bilinen tarafının spordaki başarılarımızın olması, Dünya ya da Avrupa kupalarında tüm İslam ülkelerinin katılımcı bir Müslüman ülkeyi tutması, hatta bizzat gördüğüm bir örnek olarak İsrail’deki Yahudilerin bile maçlarda Türk takımlarını tutması ve pek çok ülkede sporcuların açık ara farkla geleceğin devlet liderleri olması dahil pek çok örnek sporun kimlik, tanıtım, ifade, dayanışma ve işbirliği gibi kavramların yanına en çok yakışan olgu olması rastlantı değildir. O halde spor milletleri birbirine buluşturan küresel ve etkili bir olgudur. Spor spordan çok daha fazlasıdır ve bu uzun zamandır İslam dünyası tarafından ıskalanmış bir durumdur.

İslam dünyasının yüzyılı aşkın zamandır yaşadığı büyük travmanın ardından eksikliklerine rağmen işbirliği odaklı kurduğu her oluşum değerlidir ve anlamlıdır. Önemli olan bu oluşumların amaca hizmet etmesinin sağlanması, hedeflediği amaçlara uygun yürütülmesi ve özellikle İslam’ın değer ve inanç sistemine uygun olarak var olmasının temin edilmesidir.

İslam toplumları arasında dini telakkiler açısından yaşanan ağır süreçlerinde etkisiyle bir düzey farkı bulunmaktadır. Bu algı ve yönelimleri mutlaka etkileyecektir. Bunu göz önüne alarak bir gayretin ortaya konulması ve ilkelerin oluşturulması ve kararların mutlaka İslami bir pedagojik/davet ontolojisine yaslanması için gayret edilmesi gereklidir. İlkeler, prensipler, tolerans sınırları yanında stratejik aklın devreye girdiği operasyonel bir içtihadi zihni zorunlu kılmaktadır.

İslami Dayanışma Oyunları: Gözlemler, Eleştiriler, Öneriler…….

ISSF tarafından her dört yılda bir,  çok sporlu bir organizasyon yapılması karara bağlanmıştır. Bu oyunlara İslami Dayanışma Oyunları adı yıllar önce verilmiştir. –Yani bu isim Konya 2021 tarihinde verilmiş bir isim olmayıp bu oyunların genel adıdır.- Aslında bu oldukça değerli bir isimdir. Bu isim tercih edilirken tamda doğru amaçlar tasarlanmış olabilir. Fakat burada bir hassas nokta göz ardı edilmiştir. 2021 Konya oyunlarında oldukça sert bir şekilde tartışma konusu yapılan isim konusu da tam buradan kaynaklanmaktadır. Eğer bu oyunlara “İslami Dayanışma Oyunları” ismi veriliyorsa oyunların ve oyuncuların İslam dininin temel kaidelerine uygunluk şartı aranır, zira oyunlar artık İslam oyunudur. Eğer İslam Dayanışma Oyunları ismi koyulursa oyun tercihleri, oyuncuların durumları İslam’ın değer, norm ve fıkıh, ahlak sistemi etrafında ele alınır. Bu durumda bazı spor müsabakaları analiz edilerek seçim yapılması gerekir. Uygun oyun grupları yanında, kadınlar için seçilen oyunların şekli ve spor kıyafetlerinde uygunluk aranır. En azından bu konuda bir hassasiyet ortaya konabilmelidir. Aslına bakılırsa son dönemlerde sporun cinselleştirilmesini protesto etmek amacıyla pek çok Avrupalı kadın sporcu ciddi protestolar ortaya koymaktadır. Sporun ruhuna hiçte uygun olmayan kıyafetler bugün tüm dünyada tartışılmaktadır. İşte bu tartışmalara artık çoklu ülke grupları tarafından neşter vurulması bu süreci rahatlatacaktır. Yakın zamanda gerçekleşen Tokyo Olimpiyatlarında Alman Jimnastik takımı sporun cinselleştirilmesini protesto etmek amacıyla mayo giymeyi reddetmişler ve ceza almış olsalar da büyük bir farkındalık yaratmışlardır. Bu farkındalığın sürdürülmesi açısından bu oyunlar çok büyük bir fırsattır. Bu konularda devlet adamı, bürokrat ve uzmanlarımızın uyanık ve atak olması çok değerlidir. Yerinde bir tartışma ve diplomatik baskı temel haklar düzeyinde çok anlamlı sonuçlar verecektir.

Diplomatik kadroların bu ve benzeri konularda zorlanması ve insanlığın ortak meselelerinde açılımlar oluşması bu türden küresel organizasyonların en verimli sonuçları olacaktır. Şahsiyetli ve özgün dış politika işte tam olarak bunu gerektirir.

Bu kısa tartışmanın ardından tekrar isim konusuna dönmek istiyorum. İslam Dayanışma Oyunları ismi ile yapılan oyun grubunda tartışmalı oyunlar konusunda geri adım atılmayacaksa mutlaka bu oyunların ismi “İslam İşbirliği Teşkilatı Üye Ülkeler Spor Oyunları” şeklinde düzeltilmelidir. Bu şekilde tartışma daha makul bir zemine çekilebilir.

Kısaca oyunların ismi etrafında yapılacak tartışmaların haksız olmadığını; isim ile uygulama arasındaki tezatın mutlaka ortadan kaldırılması gerektiğini düşünüyorum. Zira bu isimle bu oyunlar gerçekleştirmek amaca hizmet etmez ve İslam dünyasının bir kısmı bu büyük hata sebebiyle bu oyunlarla etkileşim içine girmez. Halkın etkileşim içine girmediği bir oyun etki göstermez. Dostluk ve işbirliği murat ediliyorsa gerekli konuda hassasiyetlere kulak kabartılmalıdır. Bu oyunlar İslam’ın değerlerine ve İslam toplumlarına rağmen İslami Dayanışmayı temin edemez.

9-18 Ağustos 2022 Konya; Gözlemler

Birazda Konya’daki oyunlar ve gözlemlerimden bahsetmek istiyorum. Konya’da 2021 yılında düzenlenmesi planlanan İslami Dayanışma Oyunları bu organizasyonların beşincisidir. Bir yıl gecikmeli olmasının sebebi pandemidir. 2019 tarihi itibariyle branş sayısı yanında ülkede belirlenmiştir.  Ülkemizin ve özellikle Konya’nın seçilmesi kamu ve spor diplomasisi açısından çok önemli bir fırsattır. 2021 başından itibaren tanıtım afişleri ile askıya çıkan oyunlar 9-18 Ağustos 2022 tarihinde gerçekleşmiştir. Neredeyse 1.5 yıl önce askıya çıkan oyunlar büyük bir açılış seramonisi ile başladıysa da seramoniden birkaç gün önce sosyal medya üzerinden başlayan paylaşımlarla oyunlar isim ve özellikle kadınların kıyafetleri üzerinde sert bir tartışmaya muhatap olmuştur. Bu aslında beklenen bir tartışma olmuş ve kamuoyu İslam oyunları ile uygun olmadığını düşündükleri bazı oyunlar üzerinden süreci oldukça sert tartışmışlardır. Fakat ilginç bir şekilde bu propagandaya karşı; devlet medyası ve kurumları yanında hiçbir kurum ve kuruluşun halkı ikna etmeye yönelik bir izah ve propaganda çabasına girmediğini de şaşırarak görmüş olduk. Bazı kanaat önderleri ve yazarların oldukça sert yazılarına karşı süreç içinde onlarla temas kurma, bazı eksiklikler konusunda gayret içine girme, yetkililer tarafından halka yönelik bir tanıtım çalışması yapma, basın açıklaması ve yayınlarla oyunların müspet taraflarını gösterme, güçlü medya çalışması yapma gibi etkili süreçlerin oluşmadığı da görüldü. İlk günden başlayarak medyanın ilgisizliği kendisini hissettirmiş ve bu halkın ilgisizliği şeklinde seyretmiştir. Umarım ki kaleme aldığımı yazı sonrasında bu ve benzeri süreçlerin ilgili Bakanlık ve İletişim, propaganda kurumları arasında nasıl bir çalışma prensibi ile gündem yapılacağı belli olur. Konunun tematik sahibinin kendi medya, basın kaynakları yanında ülkenin iletişim ve propaganda kurumları ile güçlü ve etkili bir iletişim işbirliği yapması gerekir. 2021 Konya İslami Dayanışma Oyunları ülke içi ve özellikle dışında etkili bir propaganda fırsatı olmuştur.

İran, Suud, Katar, Azerbaycan, Özbekistan vb. ülkeler bu süreci oldukça etkili bir uluslararası kampanya olarak yönetme gayreti içine girmişlerdir. Bu oyunları algılama biçimi ile alakalı bir süreçtir.

TRT Spor’dan canlı yayın haricinde yan medya çalışmaları konusunda oldukça zayıf bir medya tanıtım süreci olduğunu söyleyebilirim. Bu sürecin konuyu yeterince algılamamaktan da kaynaklı olduğu kanaatindeyim. İslami dayanışma Oyunları spor odaklı güçlü bir kamu diplomasisi faaliyetidir. Milyarlık devasa İslam dünyasına doğrudan dokunabilme konusunda bundan daha güçlü bir imkân bulunamaz. Fakat kamu diplomasisi ve propaganda, tanıtım amaçlı birimlerinin konuya ilgisizlikleri ortadadır. Bu ilgi düşüklüğünün medya ve algı düzeyindeki düşüklüğün izahı olduğu kanaatindeyim. Bu kadar yüksek miktarlı bir harcamanın propaganda çıktılarının daha yüksek olması gerekirdi. Zaten belli çevreler tarafından üretilen amaçlı ve örseleyici algı yönetiminin püskürtülmemesi ve karşı içeriğin üretilmemesi de bundan kaynaklanmaktadır. Karşı propaganda üretilmediği için biraz haklı ve genelde abartılı, haksız saldırılara karşı cevap üretilmediği için olumsuz algı, oyunları çepeçevre sarmıştır.

Bu olumsuz algı ve hazırlıksızlık sebebiyle ıskalanan en önemli konulardan biri bu oyunların asıl hedefi dostluk ve işbirliği zemininin spor kuruluşları arasında olmuş olsa bile, gençler ve gençlik kuruluşları üzerinden olmamış olmasıdır. 54 ülkeden gelen yüzlerce Müslüman sporcu ile gençlerimizin etkileşim imkânı oluşmamıştır. Spor dışı zamanlarda oluşabilecek etkileşim zemini oluşmadığı için ülke gençliğimiz bu tarihi uluslararası etkileşim imkânını ıskalamışlardır. Spor dışı zamanlarda yan etkinlikler yoluyla oluşabilecek kültürel, sanatsal ve hatta dini etkileşim alt yapısı kurulmamıştır. Görüştüğüm gençlik kuruluşları bu oyunları hiç gündemlerine bile almamışlardır ki bu büyük bir kayıptır.

Konya içinde güçlü tanıtım çalışması yapılmasına rağmen bazı branşlarda kısmi ilgiler yanında izleyicinin katılımının düşüklüğü de mutlaka araştırılmalıdır. Özellikle Konya halkının ve gençlerinin oldukça erişilebilir mesafelerde olan müsabakalara niçin katılmadıkları önemli bir noktadır. Bazı müsabakaların neredeyse hiç seyircisiz izlendiğini bizzat gördüm ki bu çok üzücüdür. Bu ilgi düşüklüğünün kamuoyundaki negatif propagandadan kaynaklı olmadığı, daha farklı sosyolojik boyutlarının, tanıtım stratejisinin bu sosyolojik, psikoloik boyutları görmezden geldiğini düşünüyorum. Bence Konya başta tüm yakın illerdeki genç ve çocuklara MEB ve Gençlik ve Spor Bakanlığı işbirliği ile isme davetiye gönderilerek bizzat gençlerin psikolojik eşikleri zorlanarak davet şahsileştirilmeli, zamana yayılmış olarak ilgi oluşturulmalıydı. Bu müsabakaların gençlerin sosyalleşmeleri ve uluslararasılaşmaları için çok önemli fırsatlar olduğunu düşünüyorum.

Müsabakalarda en çok tartışma konusu yapılan konular isim ve müsabakalardaki özellikle kadın sporcuların kıyafetleri konusudur, ki kısa vadede bu konudan kurtulmanın yolu branş tercihlerinin yeniden yapılmasıdır.

Oyunlarda tartışma konusu yapılan başlıklardan bir tanesi de bazı Hristiyan yarışmacılar oldu. Bu konunun biraz sert tartışıldığını düşünüyorum. Bu oyunlara ülkelerinde Hristiyan vatandaşlar bulunan pek çok ülke davet edildi. Bu ülkelerden gelen Hristiyan sporcuların dini hassasiyetlerini tartışma konusu yapmayı ve sporcuları şeytanlaştırmayı tamamen yanlış buluyorum. Eğer uluslararası müsabakalarda bu türden bir dinsel, mezhepsel, ırksal ayrıştırma başlarsa bu düşmanlaştırmanın önü alınamaz ve asla doğru olmaz. Bu tartışmalara sebep olan sürecin temeli itibariyle oyunların verilen isimdir. Eğer isim katılımcısına ve uygulamaya münasip hale getirilirse bu tartışmalar olmayacaktır, olmamalıdır.

Bu oyunlara Konya’nın seçilmesi teknik sebepler yanında Konya’nın taşıdığı misyon ile çok alakalıdır. Yan faaliyetlerle beslenmesi gereken bu misyona uygun zenginlikte bir etkileşim ve sunum zemini oluşmamıştır. Şehrin genel kaynakları ile yetinilmiş olup, katılımcıları doğrudan hedefleyen çok güçlü yan etkinlikler hedeflenmemiştir. Şehrin sokaklarında dağınık ve bilinçsiz gezen yüzlerce misafir genç ıskalanmıştır. Bu ıskalama kurumlar, kuruluşlar kadar gençlik teşkilatları ve hatta Konyalılardır.   

Oyunlar spor kalitesi açısından oldukça yüksek geçmiştir. Bizzat takip ettiğim oyunlarda çoğu ülkeden gelen Müslüman gençlerin gayretleri ve mücadeleleri çok değerli idi. Bu müsabakalarda olumsuzluğu aramaya odaklanan gözler iyi birer mümin ve sporcu olan gençleri ıskaladılar. Pek çok müsabakada başarılı ve inançlı gençleri görmek, bir spor branşını mümin bir kimlik ile tesettür ile sürdürmeyi başarmanın mümkün olduğunu görmek beni çok mutlu etti.

Yakinen temas kurduğumu bu mümin gençleri keşke herkes yakinen tanısa, temas etse idi bunun yakinen müşahede ederdi. Müslüman gençlerin zaferlerinde getirdikleri tekbirleri, Müslümanca ahlaklarını, zafer sonrasındaki naifliklerini, edep ve tevazularını keşke herkes görebilse idi. İslam dünyasından gelen bu sporcu gençlerin Filistin’e duydukları muhabbeti ve umut veren hallerini herkese göstermeyi çok isterdim. 3 gün planladığım ziyaret, bu sahneler sebebiyle yedi güne bunun için çıktı.  Belli branşlarla sınırlı yanlışlara karşılık bir çaba ile güzellikleri sosyal medya hesaplarımdan servis etmeye çalıştım. İstedim ki, yanlış olana doğru şekilde tavır koyalım, eleştirelim, topyekûn reddiyelerle yok etmek yerine doğrusunu önerelim. Yanlışın ve genelleyici reddiyelerin var ettiği ıskalamaları bizzat göstereyim.

Bugün bu makaleyi tarihe bunun için bırakmak istiyorum. Yanlış ile nasıl mücadele edilir, bizim olana nasıl sahip çıkılır bunu tartıştırmak istiyorum. Yoksa asla yanlışı doğru yapmak gibi bir çabam yok, hele İslami hassasiyetlerle yapılan eleştirileri tahfif aklımın ucundan geçmez.

Reddiye mi? Sahip Çıkarak Doğrusunu Aramak mı?

İşte tam bu sebeple tek bir bakış açısı ile kurumsal olarak reddettiğimiz oyunların isminden başlayarak bir tadilat ile ve doğru bir ahlak devrimini sporda da başlatacak bir sorgu ve gayretle bakarak daha doğru konumlanacağımızı düşünüyorum. Bu kadar önemli ve tarihi nitelikteki bir buluşmayı salt politik bir amaçla reddetmeyi doğru bulmuyorum. Bu oyunlar nerede ise iki yıldır askıda ve hatta Ankara’nın orta yerinde sabit reklamı var. Gençlik Spor Bakan Yardımcıları ve ilgili Genel Müdür arkadaşlara kanaat, eleştiri ve önerilerimi net olarak sundum ve bir şey sordum. İki yıldır bu ilan askıda ve herhangi bir kuruluş, STK veya siyasi parti oyunların ismi, şekil esasları ve branşlarla  alakalı bir temas kurdu mu sizinle, yada bunun ismi yanlış branşları da şunlar olmalı şeklinde. Verilen cevap Hayır. Şimdi buradan şunu net olarak söylemek isterim ki karşı olunan şey ne ise ona karşı çıkmak lazımdır, konuyu iç içe sokup bir kakafoni yaratmaya gerek yoktur. Net, bütüncül, doğru bir zamanlama ile samimi ve tutarlı bir eleştiri değer katar ve zenginleştirir.

            Sonuç Yerine…..

Spor kamu diplomasisinin en velut alanıdır. ISSF doğru amaçla kurulmuş bir yapılanmadır ve İslami Dayanışma Oyunları gerekçesi itibariyle doğrudur. Fakat bu oyunların icrası sırasında İslam’ın değer sisteminin zorunlu kıldığı prensipler için bir gayret içinde olmak gerekir. Sporun cinselleştirilmesi anlamına da gelen yanlışlar bu oyunlar vesilesi ile tartışılmalı ve insan fıtratına, İslam’a en uygun olan form aranmalı, bunun için gayret edilmelidir. İsim ile oyunların mahiyeti arasındaki uyum açısından isim “İslam İşbirliği Teşkilatı Üye Ülkeler Arası Spor Oyunları” şeklinde düzeltilmelidir. Zira İslam dünyası ve dünya; henüz İslam Dayanışma Oyunları’nı taşıyabilecek bir olgunlukta değildir. Dünya ve Türkiye Müslümanları Müslümanların dayanışma ve İşbirliğine hizmet edecek bu türden girişimler konusunda daha dingin, serin ve istekli davranmalıdır. Spor bizzat Hz. Peygamber efendimiz tarafından tavsiye edilmektedir ve İslam toplumları içi bir fırsattır. Batılın tekelini kırma konusunda bir fırsattır. Tüm İslam toplumlarının buluşması ve spor üzerinden makul rekabet zemininde sosyalleşmesi için bir fırsattır. Bu bir kimlik inşaası ve özgüven meselesidir. İslam dünyasının farklı ülkelerinden gelen ve dünyadaki Müslüman varlığını test ve tecrübe etmemiş Müslüman halklar için sağlayacağı muazzam etki akıldan çıkartılmamalıdır.

İslam Birliği hedefi bir anda gerçekleşemez, her zeminde bir etkileşimle  önce hayallerde yer tutar. Bize düşen İslam ülkeleri arasında gerçekleşen faaliyetlere destek vermek, İslam’a uygun olması için gayret ortaya koymak ve sahip çıkmaktır.

Ben islam Birliği idealinden böyle tedrici ve bütüncül bir gayreti anlıyorum. Ve bu sebeple İslami Dayanışma Oyunlarını izlemeye gittim. Uygun oyunları izlerken kendim için uygun bulmadıklarımı tercih etmedim. Bugün eğer bunları ifade edebiliyorsam takip ettiğim, izlediğim, temas ettiğim ve dert ettiğim içindir. Konunun dışında kalıp genellemeler üzerinden reddedici ve tahkir edici hatta bühtan edici yaklaşımlar ortaya koyan arkadaşlar doğru yapmamışlardır.

İslam Birliğine giden yol; uzun, zahmetli ve gayret gerektiren bir yoldur ve gereği için çalışmak gerekir.

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu