21. Yüzyıl Ortadoğu’sunda Siyasal İslamın Önemi “Müslüman Kardeşler ve Hizbullah Örneği”

Siyasal İslam

Giriş

“Siyasal İslam, bir toplumun veya bir ülkenin siyasi, toplumsal ve ekonomik hayatını şekillendirmek için İslami referanslara başvurmasıdır”.[1] Din olarak bugünkü Suudi Arabistan toprakları içerisinde çıkmış olan İslam, daha sonralarda hızlı bir şekilde yayılarak Arap yarımadasını,  Afrika kıtasını, geniş bir ifadeyle doğudan batıya kuzeyden güneye dünyanın dört bir yanına yayılmıştır. Üç kutsal dinin başlangıç yeri olan orta doğuda din siyaset ilişkilerini birbirinden ayrı düşünmek imkânsızdır. Nitekim İslam’ın ilk yıllarında ve halifeler döneminden bu günümüze kadar olduğu gibi İslam ile siyaset birbirinden ayrı bir şekilde ilerleme gösterememiştir. İslam’ın doğuşu ile birlikte Hz. peygamber Müslümanlar arasında dini bir önder konumundaydı. Daha sonralarında Mekke ve Medine topraklarında İslam’ın hâkim olmasıyla birlikte siyasi yapıda Hz. Peygamber’in eline geçmiştir. Yani dini ve siyasi yapı tek elden ilerlemiştir. Bu sebeple İslam’ın hükümleri siyasi yapıya ciddi bir şekilde etki etmiştir. Peygamber dönemi sonrasında bu durum halifeler döneminde de devam etmiştir. Daha sonralarında İslami devlet olan Selçuklu, Abbasi, Osmanlı gibi devletlerde de bu durum devam ederek devlet başkanı hem siyasi bir lider hem de İslam halifesi olarak anılmıştır. Günümüz Orta doğusunda bazı ülkelerde halen bu durum devam etmekte olup Devlet başkanı aynı zamanda bir halife olarak görülmektedir. Böyle bir yapıyla gelişen Orta doğuda cemaatlerle, mezheplerle ideolojilerle bir şekilde siyaset ve İslam paralel olarak ilerlemiş ve her zaman etkileşim içerisinde olmuştur. Günümüz Orta doğusunda halen bu durum aktif olarak devam etmekte olup ideolojiler ekseninde siyasal İslam tartışmaları ve çalışmaları büyük bir ivme kazanmıştır. ‘‘ Özellikle Amerika Birleşik Devletleri’ni hedef alan 11 Eylül 2001 saldırıları sonrasında sadece bir din olarak değil aynı zamanda siyasi bir ideoloji olarak İslam Uluslararası gündemde üst sıralara yerleşmiştir’’.[2] ABD’nin bu saldırı sonrasında Orta doğu ülkeleri üzerinde demokrasi getirme gayreti sonuç vermiş ve İslami idealleri olan dernekler, örgütler mezhepler siyaset sahnesine çıkmış ve siyasi partiler aracılığı ile etkili bir hale gelmiştir. Bu örgütler veya partiler sebebiyle siyasal İslam bugünkü Ortadoğu ülkelerinin kaderine yön vermiştir. Bunun bir sonucu olarak da bugün bu bölgede artık dinler ve mezhepler siyasal gücü eline almak için mücadele vermektedir. ‘‘Gelenekçi bir İslamcılık anlayışına sahip olan bu ülkelerde bu siyasal İslam yapısını koruma kaygısı, yönetimi gelenekçi bir tutum sergilemeye itmekte ve İslam, hem din (kültürel ve toplumsal hayat) hem de devlet (siyasal hayat) olarak yaşanmaktadır’’.[3] Bu sebeptendir ki bölgede bazı ülkelerde siyasal İslam o kadar güçlü bir hal almıştır ki, halk nazarında otoriteye karşı çıkmak dine karşı çıkmak olarak nitelendirilmektedir. Bu ülkelerde kendisini seküler olarak tanımlayan pek çok ülke olmasına rağmen İslam’ın siyasal yaşamdaki ağırlığı hissedilir düzeydedir. ‘‘Esasında Lübnan anayasası dışında bütün Arap ülkelerinin anayasaları İslam’a gönderme yapmakta ya da İslam Hukuku’nu temel almaktadır’’.[4] Bu bağlamda konunun daha iyi anlaşılabilmesi açısından Siyasal İslam’ı birkaç ülkede ki cemaatler ve örgütlenmeler üzerinden anlatmak daha doğru olacaktır. 

Mısır da Müslüman Kardeşler Örneği

   ‘‘Müslüman Kardeşler hareketi, Öğretmen olan Hasan El Benna tarafından küçük bir şehir İsmailiye’de kurulmuştur. Nitekim kuruluş dönemlerinde Müslüman Kardeşler Mısır’da yaygın olarak görülen dinî topluluklardan birisi olarak varlığını sürdürmüştür’’.[5] İlk başlarda dini bir yapı olarak kurulan bu cemaati yapı Hasan El Benna’nın güçlü hitabeti ve insanlar üzerindeki etkili konuşmaları aracılığı ile geniş kitlelere yayılma imkânı bulmuştur. Bir öğretmen olan El Benna’nın bu cemaati yapısı ilk olarak öğrenciler arasında yayılmış daha sonralarında toplum çalışan kesimi olan işçiler ve esnaflar üzerinde etkili olmuştur. El Benna’nın yaptığı toplantılar, konuşmalar sohbetler kitlelerce kabul görmüş olacak ki kısa zamanda etrafında geniş kitleler oluşmaya başlamıştır.  Sosyal bir yapıya sahip olan Müslüman kardeşler yaptığı faaliyetlerle ve organizasyonlarla Mısır da sağlam bir taban oluşturmuştur. Müslüman kardeşler sosyal bir yapıya sahip olduğundan dolayı siyasi arenaya çıkması da bir hayli kolay olmuştur. Büyük bir organizasyonel yapıya sahip olan bu yapı daha geniş kitlelere ulaşmak adına merkezini ‘‘1932 yılında Kahire’ye taşımıştır. 1940 yıllarında üye sayısı ciddi rakamlara ulaşmıştır. İhvanı Müslim’in çıkardığı dergi ile İngiliz himayesindeki mısır yönetimine karşı güçlü bir muhalefet oluşturmuş ve emperyalist olarak nitelediği İngiltere’ye de karşı çıkmıştır’’[6] Güçlü muhalefetiyle artık siyasi alan da ses getirmeye başlayan Müslüman Kardeşler hareketi bu alanda söz sahibi olmaya başlamıştır. Ancak resmi olarak henüz siyasette, mecliste bir sandalyeye sahip olmayan bu örgüt ‘‘1941 yılında yapılan parlamento seçimlerinde aday göstermesi ile birlikte resmen siyasal arenaya girmiş oldu. Ancak bu seçimde önü kapatılan El Benna’nın siyasete girmesi 1945 yılını bulmuştur. 1945 yılında bağımsız milletvekili adaylığı ile kendisi de siyasete girmiştir’’.[7] Müslüman kardeşler Mısır’da dini bir yapı oluşturmak Mısırı İngiliz sömürgeciliğinden kurtarmak istiyordu. Bu yapıyı oluşturmak için sosyal yanını da kullanarak okullar, hastaneler yapıyor ve sosyal yardımlarla halkı kendi bünyesinde tutuyordu. Ülkenin İngiliz sömürgesi altında oluşundan ciddi rahatsızlık duyan bu örgüt İngilizlerin ülkenden ayrılması askerlerini çekmesi için mitingeler, toplantılar düzenliyordu, Halkı da bu yönde örgütleyerek geniş kitlelerce bu gösterilerin yapılmasını sağlıyordu. Bu mitingler gösteriler Mısır hükümetine Sömürge devletleri tarafından baskı yapılmasına sebep olmuş ve bu örgütün o zamanki mısır hükümeti tarafından kapatılmasına sebep olmuştur. ‘’Karardan bir ay sonra Başbakan Nukraşi Paşa, Teşkilat mensubu bir genç tarafından öldürülmüştür. Bu olaya tepki olarak 12 Şubat 1949 tarihinde Müslüman Kardeşlerin kurucusu Hasan el Benna, hükümet tarafından tertiplenen bir suikast sonucu hayatını kaybetmiştir’’[8]. Bu olaylarla Müslüman Kardeşler örgütü tarih sahnesinde günümüz siyasetine kadar hep kapatılmalarla, yasaklamalarla, örgütün mal varlıklarına el konulmasıyla, zindanlarda zulüm gören örgüt üyeleriyle tanınmıştır ve tanınmaya da devam etmektedir. Şimdide bu İslami örgütün 21. Yüzyılda ki modern siyasete etkisine bakmak daha faydalı olacaktır.

11 Eylül saldırıları ABD’nin Ortadoğu’da daha etkin bir politika izlediği dönem olmuştur. Yeni on yıl uluslararası gelişmeler yaşandığı ve bu gelişmelerin yansımaları neticesinde Mısır siyasi hayatın da muhalefete daha çok şansın verilerek bir geçiş dönemi olarak kabul edilmiştir. ABD’nin bölgedeki etkinliği ilk dönemlerde İslamcılara karşı duruş sergilemiş olsa da önceki dönemlerden farklı olarak Filistin, Irak için geliştirdiği demokrasi söylemi, Mısır’da da kendisine alan bulmuş ve İslamcılara karşı hükümet tarafından gerçekleştirilen baskıcı politikalarda yumuşamaların oluşmasını sağlamıştır.[9]

Yasaklamalardan ve tutuklamalardan dolayı uzun bir süre siyasi arenadan uzakta kalan Müslüman Kardeşler örgütü dönem dönem siyasal faaliyette bulunsa da genel olarak Mısırda siyasi olarak sürekli bir faaliyette bulunamamıştır. 2000’li yıllara gelindiğinde yasal olarak siyasal bir parti olmaları engellenen Müslüman kardeşler örgütü yeni arayışlar içine girmeye çalışmıştır. Dini bir örgüt olmalarından dolayı önüne sürekli engeller çıkarılan yasaklar konulan bu örgüt siyasette var olmak için artık yavaş yavaş söylemlerini yumuşatmak zorunda kalmıştır. ‘‘Mısır da 2004 yılında ortaya çıkan Kifaye Hareketi Aydın kesim tarafından başlatılan demokrasi hareketi, Mübarek yönetiminin sona erdirilmesi, siyasi tutukluların serbest bırakılması amacıyla yapılmıştır’’.[10] ‘‘Müslüman Kardeşler 2005 yılında, Kifaye Hareketi ile işbirliği içerisine girmiş ve yaptığı işbirliği ile Meclisin % 20‟sini alarak en güçlü muhalefet haline gelmişlerdir’’.[11] O dönem devlet başkanı olan Hüsnü mübarek Müslüman kardeşlerin bu yükselişini ve halkın Müslüman Kardeşler’e sahip çıkmasını görerek yeni adımlar atmaya çalışmıştır. Müslüman kardeşler örgütünün Cevap İslam’dadır sloganı halk arasında büyük yankılar uyandırmaktaydı, Hüsnü Mübarek’in Müslüman kardeşlere yaptığı baskılar ve aldığı önlemler halkın Mübarek rejimine olan antipatisini daha da arttırmaktaydı. Hüsnü mübarek Müslüman Kardeşlerin partileşmesini ve Devlet başkanlığına adaylıklarını engellemek adına Anayasa’nın Maddelerinde değişiklik yaparak ‘‘dini geçmişi olan partiler yasaklanmıştır. 2007 yılında özellikle dini temalar içeren seçim kampanyalarına yönelik kanun değişimleri ile kısa bir süre sonra Müslüman Kardeşler üzerinde baskıların artması ile cevap İslam’dadır benzeri sloganları terk etmişlerdir’’.[12] Mısır’da Hüsnü Mübarek’in uzun yıllar Muhaliflere yaptığı baskılar ve engellemeler kendisinin devlet başkanlığından düşmesine sebep olmuştur. Tunus’ta başlayan Arap baharıyla birlikte Mısır da bu olaylardan nasibini alarak 2011 yılında yüzbinlerce mısırlı, Müslüman Kardeşler ve Kifaye üyeleri ile birlikte meydanlara dökülmüştür. Mısırda meydanlarda gösterilen ciddi direnişe Hüsnü Mübarek daha fazla dayanamayarak hükümetten çekilme kararı almıştır ve oluşan boşluğu kısa bir süreliğine askeriye yani geçiş hükümeti devralmıştır. Geçiş hükümeti meydanlardaki halka şiddet kullanarak sindirmek istemiştir ancak meydanları boş bırakmayan halk Hükümetin sivillere devredilmesi ve demokratik bir seçimin yapılması için ısrarcı olmuştur. Müslüman Kardeşler örgütü yasaklı olduğu için mübarek yönetiminin devrilmesinin ardından demokratik bir seçime girileceği için hızlıca parti kurma gayreti içerisine girmiştir. Müslüman kardeşlerle birlikte diğer siyasi partilerde oluşan bu boşluktan dolayı yeni partiler kurma siyaset sahnesinde yer alma çabası içine girmiştir. ‘’Şubat 2011’de yapılan ilk parlamento seçimlerinde Müslüman Kardeşler ‘in kurduğu Özgürlük ve Adalet Partisi, Meclis’teki sandalyelerin neredeyse yarısını kazanmıştır. Radikal İslamcı Nur Partisi de seçimde ikinci olunca, İslamcı partiler meclisin %70 ini ele geçirmiş oldu’’. [13]  Yıllardır siyasi baskı altında olan Müslüman kardeşler örgütü bu sonuçlarla yeni bir döneme başlamıştır. Sosyal kanadıyla devamlı halkın içinde olan bu kuruluş artık siyasette de özgür bir şekilde yerini alacak ve Mısır siyasetinde etkili olma şansı yakalamıştır. Mısır da yaşanan bu hareketlenmelerde tek başına Müslüman kardeşler örgütü etkili olmadığından dolayı bir nevi iktidar paylaşımı da diğer örgütlenmeler ve partiler tarafından da beklenmekteydi. Müslüman Kardeşler örgütü Mısır da Mecliste çoğunluğu elde ettikten sonra Cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday çıkarmayacağını duyurmuştur daha sonra bu kararından vazgeçerek Muhammed Mursi’yi aday göstermiştir. Bu aday gösterme girişiminden dolayı artık örgütler ve partiler arasında kutuplaşma oluşmuştur ve Müslüman kardeşler örgütüne karşı taraf alınmıştır. Ancak buna rağmen ‘‘2012 yılında Özgürlük ve Adalet Partisi’nin lideri Muhammed Mursi, kutuplaşmanın yoğun olduğu seçimde yüzde 51 oyla Mısır’ın demokratik yollarla seçilen ilk cumhurbaşkanı olmuştur’’.[14] Kısa bir cumhurbaşkanlığı dönemi geçiren Muhammed Mursi yapılan darbeyle devrilmiştir. Kısa bir demokrasi tecrübesi yaşayan Mısır tekrar eski haline geri dönmüştür. ‘‘Müslüman Kardeşlerin görüşüne göre; İslâm devletinde demokratik yoldan seçilmiş hükümetin görevi; İslamin emirlerini siyasal alanda da uygulamaya geçirmektir. Müslüman Kardeşler’e göre, yöneticileri insanlar seçer ancak egemenliğin kaynağı İslâm hukukudur’’. [15] Sonuç itibariyle Müslüman Kardeşler örgütü İslam’ı kendisine bir idari yönetim olarak düstur edinmiş. Özellikle sosyal alanda başarılı işler yapması halkın ihtiyaçlarını karşılaması ve dini bir yapıya sahip olarak Cevap İslam’dadır görüşüyle Müslüman bir ülke olan mısır halkı tarafından sempati ile karşılanmasına sebep olmuş ve sosyal alanda da faaliyet göstermesinden dolayı bu örgütün siyasallaşarak daha etkili bir hale gelmelerini sağlamıştır. Kuruluşu olan 1928 yılından günümüze kadar Özellikle Mısır siyasetinde etkili rol oynamış Genelde ise Ortadoğu siyasetine çok büyük derecede etkileri olmuştur.

Lübnan da Hizbullah Örneği

   ‘‘Hizbullah’ın tarihsel bağlamda ortaya çıkması 1982 yılına denk gelmektedir. Öncelikle Lübnan’da Şii nüfusu oldukça yoğundur. Hizbullah’ın mezhepsel tabanı Şii’lerden gelmektedir. Bu Şii toplumunun da İran ile olan ilişkileri de yüksek düzeydedir’’.[16] Adından da anlaşılacağı gibi Hizbullah din temelli bir yapıdır ve bunu etkin olarak siyaset sahnesinde kullanacaktır. Temelinde din olmasından ve ilk olarak kuruluş yıllarından itibaren halkın ihtiyacına cevap veren bir sosyal yapısı da olduğundan dolayı halk tarafından da olumlu karşılanmıştır. İsrail’e karşı vermiş olduğu mücadelelerle ve Filistin halkına beslediği yakınlığı ve destekleri Lübnan halkı tarafından desteklenerek güçlenmesini sağlanmıştır. 1989 yılında imzalanan Taif Antlaşması Lübnan ve Hizbullah için büyük önem arz etmekteydi. Lübnan açısından mecliste mezhepler arasında bulunan eşitsizlik bertaraf edilmiştir. Suriye, İsrail ve Lübnan arasında ülkede bulunan karışıklık ortamı tüm grupların silah bırakması ile Lübnan da tekrar siyasi birliğin sağlanması amaçlanmıştır. Aynı şekilde bu anlaşmayla Suriye askerleri Lübnan topraklarından çekilecekti ve Suriye devleti ile yakın ilişkiler kurulacaktı. ‘‘Hizbullah İsrail ile girilen mücadeleyi gerekçe göstererek silah bırakmayı reddetti. Bu çıkışı ile Lübnan’da faaliyet gösteren silahlı unsurlar güç kaybederken, Hizbullah güçlenerek çıktı ve bundan sonraki dönemde Lübnan siyasetinin en önemli aktörlerinden birisi oldu’’.[17] Bu çıkışı ile halkın beğenisini de alan Hizbullah örgütü artık siyasal anlamda mecliste de koltuk sahibi olacaktır. Aynı zamanda silah bırakmayarak direnişe devam etmesi yerel de Lübnan halkının genelde ise birçok kesimin beğenisini toplamıştır. Hizbullah Filistin halkını savunması, direniş göstermesi ve din olgusunu bu direnişte aktif olarak kullanması kitleler tarafından aldığı destek açısından önemlidir. Hizbullah sadece bir direniş örgütü olarak görülmemelidir. Asıl olarak Hizbullah’ın popülaritesini artıran iç savaş döneminde sivil halkla iç içe olmasından kaynaklıdır. İç savaş döneminde devlet tarafından hizmet alamayan halkın doğal olarak yerel halk içinde bulunan cemaat örgüt veya kuruluşlara bağlılığı artmaktadır. İşte bu ortamı çok iyi şekilde kullanan Hizbullah din olgusunu da kullanarak kendisi ile halk arasındaki ilişkileri güçlendirmiştir. Özellikle kendisinin Şii kökenli bir örgüt olması sebebiyle iç savaş döneminde Şii halka yaptığı yardımlarla halk nezdinde itibarını artırmıştır. ‘‘Hizbullah’ın iç savaş döneminde İran’dan büyük oranda destekler almıştır. Halk ile kurduğu iletişim, gücünün önemli sebeplerinden biridir. Halkın ihtiyacı olduğu alanlarda projeler üreten ve hizmet alanları oluşturan Hizbullah, bu yönü ile halk tarafından özümsenmiştir’’.[18]  Hizbullah açısından Lübnan da iki büyük dönüm noktası vardır. İlk olarak İsrail’in, Hizbullah’ın karşı saldırılarına dayanamayarak işgal ettiği topraklardan 2000 yılında geri çekilmek zorunda kalması ikinci olarak da 2006 yılında Hizbullah’a karşı emellerini gerçekleştirememesidir. ‘‘2006’daki İsrail’e karşı verdiği savaşla kayıplarının fazla olmasına ve Lübnan’a verdiği ağır maliyete rağmen Hizbullah örgütün, gücünü göstermesi ve Lübnan siyasetindeki yerini pekiştirmesi açısından dönüm noktasıdır’’.[19] Hizbullah mezhepsel ve dinsel bir yapı olarak ortaya çıkmıştır. Lübnan da savaş dönemlerinde hem silahlı direnişlerde büyük mücadeleler vermiştir hem de içerde savaş durumunda olan halkın ihtiyaçlarını karşılamıştır. Halk arasında yaptığı okullarla, hastanelerle, popülaritesini artırmıştır. Zaten ağırlıklı Şii bir nüfusun olduğu Lübnan da Şii menşeili bir direniş yapının oluşumu halk tarafından çabuk kabul görmüş ve benimsenmiştir.

Hizbullah örgütü Lübnan da halen aktif siyaset yapmakta olup 1992 seçimlerinde 12 sandalye 1996 seçimlerinde 9 sandalye 1998 seçimlerinde Nebatiyeh şehrinde yapılan belediye seçimlerinde 22 sandalyeden 18 sandalyenin sahibi olmuştur. 2000 yılında İsrail’in Lübnan işgali bitmiştir ve yapılan seçimde Hizbullah mecliste kendisine 12 kişilik bir yer edinebilmiştir. 2005 yılı Lübnan’da dramatik bir olay yaşanmış ve Başbakan Refik Hariri öldürülmüştür. Bu ölüm nedeniyle seçimlere fazla katılım olmamasına rağmen Hizbullah sandalye sayısını 14 e çıkarmıştır. 2009 Lübnan seçimleri iki blok üzerinden ilerlemiştir. Hizbullah’ın bulunduğu blok 57 milletvekili ile meclisteki yerini almıştır. [20] 

Hizbullah’ın en iyi sonuçlarını 6 Mayıs 2018 Genel seçimlerinde almıştır. Bu seçimle birlikte Hizbullah meclisteki 128 koltuğun 67’sine sahip olmuştur. Hizbullah’ın lideri olan Nasrallah bu sonuçları ‘İsrail’e karşı direnişin ahlaki ve siyasi zaferi’ olarak değerlendirmiştir.[21] Hizbullah bilinen dini terör örgütleri gibi saklanarak eylem yapan bir örgüt değildir. Bugün Lübnan siyasetinde en çok koltuk sayısına sahip olan ve Ortadoğu bölgesinde ciddi söz sahibi olan bir örgüttür. İlk yıllarında çok sayıda intihar eylemi yapmış olan Hizbullah sonralarında daha itidalli bir yol izleyerek siyaset üzerinden emellerini gerçekleştirmeye çalışmıştır. Bugün birçok batı ülkesi tarafından Terör örgütü olarak görülen Hizbullah Ortadoğu’da yaptığı başarılı çalışmalar ve direnişlerle bölge halkının sempatisini kazanmıştır.


[1] Yaşar Yakış, ‘‘Ortadoğu’da Değişimde Siyasal İslam’ın Rolü Ve Geleceğe Yönelik Beklentiler

’’ ,Orta Doğu Araştırmaları Merkezi Analiz, C.4, S.39 (2012): 64.

[2] Levent Duman, Özgür Üşenmez, ‘‘Dünyada Ve Türkiye’de Siyasal İslam’’, Sosyal Bilimler Dergisi, C.3, S.7 (2016): 258.

[3] Hamza Akengin, Hatice Kübra Gürçay, ‘‘Coğrafya, Demokrasi Ve Yönetim Sorunu Üzerine Bir Belgesel Değerlendirme: Ortadoğu ve Kuzey Afrika Örneği’’, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, S.33 (2014): 35.

[1] Hamza Akengin, Hatice Kübra Gürçay, ‘‘Coğrafya, Demokrasi Ve Yönetim Sorunu Üzerine Bir Belgesel Değerlendirme: Ortadoğu ve Kuzey Afrika Örneği’’, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, S.33 (2014): 35.

[1] Bedri Gencer, ‘‘İslam Toplumlarındaki Gelişmeler Ve Batıya Olan Etkileri’’, Muhafazakâr Düşünce Dergisi, C.13, S.48 (2016): 255.

[5] Bedri Gencer, ‘‘İslam Toplumlarındaki Gelişmeler Ve Batıya Olan Etkileri’’, Muhafazakâr Düşünce Dergisi, C.13, S.48 (2016): 255.

[6] Nazlı Elif Geyveli, ‘‘Müslüman Kardeşler’’, https://www.academia.edu/12034493/M%C3%BCsl%C3%BCman_Karde%C5%9Fler [25.12.2019].

[7] Nazlı Elif Geyveli, ‘‘Müslüman Kardeşler’’, https://www.academia.edu/12034493/M%C3%BCsl%C3%BCman_Karde%C5%9Fler [25.12.2019].

[8] İrfan Kaya Ülger, ‘’Müslüman Kardeşler Teşkilatının İdeolojisi Ve Mısır Siyaseti Üzerindeki Etkileri’’, https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/232262 [25.12.2019].

[9] Durmuş Akalın, “Süveyş Kanalı: Açılışı ve Osmanlı Devleti’ne Etkisi 1854-1882” (Yayınlanmamış Doktora Tezi, Pamukkale Üniversitesi, 2011), 121.

[10] Yeşim Demir, ‘‘Müslüman Kardeşler Örgütü’nün Son dönemler Ortadoğu’daki Etkinliği Ve Siyaseti’’ , The Journal of Academic Social Science Studies, C.5, S.6 (2012): 151.

[11] Selin Çağlayan, Müslüman Kardeşler ’den Yeni Osmanlılar’a İslamcılık, 2 bs. (Ankara: İmge Kitabevi, 2011), 152.

[12] Yeşim Demir, ‘‘Müslüman Kardeşler Örgütü’nün Son dönemler Ortadoğu’daki Etkinliği Ve Siyaseti’’ , The Journal of Academic Social Science Studies, C.5, S.6 (2012): 152.

[13] ‘‘Müslüman Kardeşler: Mısır’da Kurulan 91 Yıllık İslami Hareket’’, https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-48107342 [26.12.2019].

[14] ‘‘Müslüman Kardeşler: Mısır’da Kurulan 91 Yıllık İslami Hareket’’, https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-48107342 [26.12.2019].

[15] Bedri Gencer, ‘‘İslam Toplumlarındaki Gelişmeler Ve Batıya Olan Etkileri’’, Muhafazakâr Düşünce Dergisi, C.13, S.48 (2016): 256.                 

[16] Muhammed Tozlu, ‘‘Terörizm Bağlamında Hizbullah’’, Sosyal Ve Beşeri Bilimler Dergisi, C.8, S.1 (2016):44.

[17] ‘‘Lübnan’ın Siyasi Yapısı Ve Hizbullah’’, https://www.tesadernegi.org/lubnanin-siyasi-yapisi-ve-hizbullah.html?a0e979&a0e979 [28.12.2019].

[18] ‘‘Lübnan’ın Siyasi Yapısı Ve Hizbullah’’, https://www.tesadernegi.org/lubnanin-siyasi-yapisi-ve-hizbullah.html?a0e979&a0e979 [28.12.2019].

[19] Murat Tınas, ‘‘Lübnan Hizbullah’ı Ve İran Direnişten İşgale’’, https://www.orsam.org.tr//d_hbanaliz/5_muratinas.pdf [28.12.2019].

[20] Burcu Tekin, ‘‘Lübnan’da Egemenlik Ve Terör Kavramları Ekseninde Hizbullah’ın Dönüşümü’’ (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Çankaya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019),126-129.

[21] ‘‘Lübnan Seçimleri: Hizbullah Zaferini İlan Etti’’, https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-44027817 [28.12.2019].

‘‘Lübnan’da Hizbullah’ın Seçim Zaferi’’, https://www.haberturk.com/lubnan-da-hizbullah-in-secim-zaferi-1952778 [29.12.2019].

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu