Lübnan İç Savaşı Sırasındaki Lübnan Arap Ordusunun Kurucularından Kıdemli Yüzbaşı Ahmet Mimari ile Özel Röportaj

Lübnan ve belki bölgenin yüzünü değiştiren geçmişteki yıllar ve on yıllar öncesideki hafızasına dönmek için sakin ve vakarlı fakat karizmatik kişiliğe sahip Kıdemli Yüzbaşı AHMET MİMARİ ile görüştük.

Soru:    Sayın Ahmet Mimari Arap Lübnan Ordusunun kurulmasına yol açan sebepler nelerdir ?

Güya Hıristiyan varlığı korumak amacıyla Siyonist oluşumun eğitim vermesi ve silah sağalmasıyla 30,000 silahlı savaşçıdan oluşan ve Al İn’izaliye (ayrılıkçı) Güçlerine karşılık olarak kurulmuştur. Al İn’izaliye Güçleri içinde Falanjistler, Al Ahrar, Sedir Bekçileri, Marada alayı, Zağartavi Kurtuluş Ordusu, Tanzim ve diğer gruplardan oluşan bağnaz bir orduydu. Bunlar o zamanın Lübnan’ın milli ordusunun komutanlığıyla işbirliği yaparak Filistin direnişinin yanı sıra ulusal güç ve partilere saldırmıştı. Ayrıca, amaçları Lübnan’ın kimliğini değiştirmek ve Arap muhitinden ve Filistin davasından ayırmak olduğu için bu plana karşı çıkmak ve çatışmak gerekli olduğundan harekete geçmemiz lazımdı. Kaldı ki bu ayrılıkçı yolu Lübnan’ı bölgedeki İsrail örneğine çevirebileceğinden durdurmamız gerekiyordu.

Soru:    Filistin Kurtuluş Örgütü ve Arap ülkeleriyle koordinasyonunuz var mıydı?

Evet, Filistin Kurtuluş Örgütüyle koordinasyon rahmetli komutan Ahmet Al Hatip vasıtasıyla vardı. Nitekim kendileri 1976 yılının başlarında Al Cunup ve Raşiya ilinde Arap Lübnan Ordusunu kurdu.

Al Hatip’in ayrılmasından bir hafta sonra Al Şimal ilinde kıdemli yüzbaşı Mimari’nin komutanlığında ordudan ayrılma ve Lübnan Arap Ordusuna katılım gerçekleşti. Böyle bu davranış ciddi ve etken bir şekil almıştır. Çünkü Lübnan genelinde Lübnan ordusundaki elemanlar peyderpey Arap Ordusuna katılmaya başlamıştı. İşte bu durum özellikle Libya ve daha sonra Suriye gibi Arap ülkelerinin hareket lehine desteğini cezp etmiştir.

Soru:    Lübnan’daki sokak kamu oyu ordunun bölünmesini nasıl karşıladı, karşınıza çıkan engeller nelerdi ?

Lübnan Arap ordunun kurulması özellikle halkçı, ilerici ve ulusalcı güçler tarafından olmak üzere geniş beğeniyle karşılanmıştı. Çünkü bunlar artık bir dayanak olduğunu fark ettir ki bu durum rekor bir sürede dengeyi ulusal güçler lehine çevirmişti. Örneğin; kuzeyde Lübnan Arap Ordusu sabah saat 07:00’de Arman kışlasını, akşam saat 00:06’da Behçet Ganım Kışlası, sonrasında akşam 00:09’da Yusuf Hallil Kışlası (sonrasına Lübnan Üniversite kampusu olan), gece yarısı saat 12:00’de Askeri bölge Garnizon Komutanlığını ve bir hafta sonrasına da Al Kaliat havalimanını ele geçirmişti. Ayrıca, ayrılıkçıların son kalesi olan Al Karamliya’nin 27 Mart 1976 tarihinde zapt edilmesinden sonra bu gibi askeri başarı ve zaferler karşısında halkımız güç ve muzafferiyet duymuştur. Sözü edilen bu kale aslında okul idi, fakat ayrılıkçılar tarafından topçu kalesine çevrilmiş ve bir yıldan fazla bir süreyle Trablus’un masum halkına bombardıman ve yıkım cehennemi yaşmıştı.

Aynı gün ayrılıkçı güçler Alma cephesinde karşı taarruza geçmiş can ve mühimmat bazında ağır kayıplar vererek firar etmek zorunda kalmışlardır. Ancak firar ettiklerinde kuvvetlerimizin kendilerini dönemin Cumhurbaşkanı olan Süleyman Franjiya’nin köyü olan Zağarta köyüne kadar kovalamasın diye Reyhaniye Köprüsünü havaya uçurdular. Zaten bu yenilgilerinden sonra Cumhurbaşkanı Franjiye’nin emriyle yüksek dağlardaki Ehden köyüne çekildiler.

Bu zaferlerden sonra Suriye devleti ile Filistin Kurtuluş Örgütü arasında anlaşmazlık çıktı. Akabinde Arap Birliği toplanarak Arap Caydırıcı Güçlerinin gönderilmesi suretiyle Lübnan iç savaşının durdurulması kararı alınmıştı. Arap Birliği bu güçlerin güvenli girişi için Lübnan’ın kuzeyinde koridor oluşturdu. Suriye ile Filistinlilerin arasını düzeltmek için gösterilen sıkı çabalar sonuçsuz kalmıştı ve bundan dolayı ben çekildim. Çünkü her biri beni kendi tarafına çekmek istiyordu. Ben bunları reddederek meşhur sözümü söyledim: “Arap silah Araba yöneltilemez. Ben, Rabbime hicret ediyorum. Rabbim Aziz Ve Hikmet sahibidir”. Sonrasında Al Kaliat Akkar bölgesinin ardından Trablus’ta hayır ve insani işler başladı.

 

Soru:    Bitiminden yıllar sonra Lübnan iç savaşına bugün nasıl bakıyorsun ?

Lübnan iç savaşının korkunç olması ve Lübnan halkına pahalıya patlamasına rağmen, Lübnan kimliği pekişmiş ve Lübnanlılar önceki rejime göre siyasi bakımdan daha adaletli bir rejim kurdular.

Dolayısıyla, Lübnanlıları özellikle merkezi olmayan yönetim olmak üzere uğruna kan dökülen Taif Antlaşmasını tam anlamıyla uygulamaya, senatonun kurulmasına, tarafsız siyasetin etkenlerini hayata geçirmeye ve başta askeriye kurumu olarak devlet kurumlarına bağlı kalmaya davet ediyorum.

Lübnan’ın bölgesel değeri çeşitlilik yapısından kaynaklanmaktadır. Böyle güzel bir yurdu korusunlar.

Soru:    Zaman geri dönerse en çok pişman olacağın şey nedir, neler değişti ?

Tüm yaptıklarım derin kanat, inanç ve fikirden gelmektedir. Elimizdeki güç üstünlüğüne rağmen katliamlar yaşanmadığına dünkü düşmanlar da tanıktır. Örneğin; Ordu komutanı General Viktor Huri’yi yakaladığımızda hemen salıverdik ve karargahına sapasağlam ulaştırdık. Amacımız Ordunun birliğini yeniden sağlamaktı.

Soru:    Kıdemli yüzbaşı Mimari Arap Dünyasına seslenirse onlara ne der ?

Arap dünyası yeterli miktarda insan gücü, ekonomik olanak, askeri güç ve derin kültüre sahiptir. Ancak, gücümüzü tekrar kazanmak için karşımızda İslam’a dönüş ve uygulamaktan başka bir yol yoktur.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu