Türk Eğitim Sisteminde Bir Vaka, (Ücretli Öğretmenlik)

Eğitim sisteminde öğretmen ihtiyacının arz-talep dengesi üzerinde kurulması tüm dünyada olduğu gibi Türk Eğitim Sisteminde de önemli bir yere sahiptir. Türkiye’de okulların öğretmen ihtiyacının karşılanması için öğretmen yetiştirme ve istihdamı her zaman gündemde olup, tartışılan bir konudur. Türk Eğitim Tarihinde öğretmen yetiştirme köklü bir geçmişe sahip olmasına rağmen günümüzde öğretmen yetiştirme ve istihdamı konusunda sorun yaşanmaya devam etmektedir. Bunun nedenleri arasında, sistematik ve sürdürülebilirliği olmayan eğitim politikalarını ve planlarını, bilimsel dayanağı olmayan kısa dönemli çözüm çalışmalarını saymak mümkündür. Ancak gelecek nesilleri yetiştirme gibi önemli bir görevi üstlenen öğretmenlik; gerekli nitelikleri taşıyıp taşımadığına bakılmaksızın herkesin yapabileceği bir meslek olarak görülmemelidir. Diğer taraftan gerekli koşullarda yetişen öğretmenler arz-talep dengesizliğinden ya da insan kaynağı planlaması eksikliğinden dolayı mağdur edilmemelidir.

Türk eğitim sisteminde, öğretmen yetiştirme, öğretmenlerin mesleki yeterlilikleri, öğretmenlerin özlük hakları, öğretmenlerin yer değiştirmesi gibi öğretmenleri doğrudan ilgilendiren temel sorunlar uzun yıllardır tartışılmaktadır. Millî Eğitim Bakanlığı tarafından 2005 yılında öğretmen istihdamında yapılan değişikliklerle ortaya çıkan ücretli öğretmenlik sistemi de öğretmenlerin yaşadıkları sorunlara yeni bir sorun olarak eklenmiştir. Ücretli öğretmenlik sistemi 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 86. Maddesi’ ne (www.mevzuat.gov.tr, 2010: 37) dayandırılmakla birlikte, 16.12.2006 tarih 26378 sayılı Resmî Gazete’ de yayınlanan Millî Eğitim Bakanlığı Yönetici ve Öğretmenlerinin Ders ve Ek Ders Saatlerine İlişkin Kararın 22. Maddesine dayanmaktadır (Resmî Gazete, 2006: 26378). Bu maddeye dayalı olarak, öğretmen yetersizliği nedeniyle ilköğretim okullarında ders ücreti karşılığı öğretmen görevlendirilmesi yapılabilmektedir. Bu madde içinde öğretmen yetersizliğinden dolayı ücretli ya da ek ders karşılığında öğretmen alımı yapıldığını belirtmektedir. Türk eğitim sistemi içinde öğretmen yetiştirme politikalarını daha önceki yazılarımızda belirtmiştik. Öğretmen yetiştirme konusunda maalesef uzun vadede eğitim programlarında bu soruna çözüm aranmamış ve çok uzun süre aynı program üzerinde devam etmiştir. Cumhuriyetin kuruluşunda ve harf inkılabıyla beraber öğretmen açığını kapatmak için kısa sürede yapılan eğitimlerle beraber, açığı kapatmaya yönelik çalışmalar yapılmıştır. Sürekli öğretmen yetiştirme politikası hala da devam etmektedir. Ancak yasanın çıktığı tarihte 2005 yılında KPSS sınavı ile üniversitelerde yetişen öğretmenler ve mevcut atanmayı bekleyen öğretmenlerin hesaplanmasıyla bu açığın olmadığı görülmektedir. Öğretmen açığı bir dönem olmakla beraber bu açık hala da devam etmektedir ancak atanmayı bekleyen öğretmen sayısı son olarak MEB’in son verilerine göre 376.709 kişi, Eğitim-Sen son verilerine göre ise 460.000 Öğretmen atama beklemektedir. Türk Eğitim-Sen’in Türkiye genelinde yapmış olduğu Ücretli Öğretmen sayısı araştırmasına göre 2020-2021 yılında MEB okullarında 80 bin 583 Ücretli Öğretmen görev almaktadır. Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ziya Selçuk’un yapmış olduğu son açıklamada ise Türkiye’de öğretmen açığı 92.165 kişidir.  Mevcut hal bu şekildeyken ücretli öğretmenliğin devam etmesi veya zamanında ortaya çıkmasının temel amacı öğretmen açığını kapatmaya yönelik olmadığı ortaya çıkıyor çünkü atanmayı bekleyen öğretmenlerin sayısı öğretmen açığı olan sayının neredeyse dört katıdır.

Peki ücretli öğretmenliğin asıl politikası nedir?

Türkiye’de 1980 sonrası hayata geçirilen neoliberal politikalarla birlikte devlet eliyle sunulan kamusal hizmetlerin özel sektöre kaymaya başlaması toplumsal, ekonomik yaşamın yanı sıra çalışma yaşamını da köklü bir dönüşüme uğratmıştır. Söz konusu süreçle özel sektör hizmetleri gibi kamusal hizmetlerde de üretimin esnekleşmesine paralel biçimde istihdamda esneklik benimsenmiştir. Neoliberal politikalar çerçevesinde esnek üretim örgütlenmesindeki iş güvencesi, belirli çalışma saatleri, ücrette eşitlik gibi “katılık” içeren düzenlemeler nasıl esnetilmişse, aynı şekilde çalışanların iş güvenceleri, çalışma saatlerinin artırılması, ücret farklılaşması gibi düzenlemelerle çalışanlara esneklik getirilmiştir. Son yıllarda esnek istihdamın en belirgin uygulaması olan atipik, standart dışı çalıştırma diğer isimleriyle güvencesiz/ yarı zamanlı/ geçici/ düzensiz sözleşmeli çalıştırma Türkiye’de yaygın olarak uygulanmaktadır. Bu sistem sadece Türkiye’ye has bir sistem olmayıp dünyanın birçok ülkesinde kullanılmaktadır. Özellikle Avrupa ve gelişmiş ülkelerdeki örneklerine baktığımızda bu sistem kullanılmakla beraber bazı önemli tedbirlerde almaktalar. Özellikle öğretmenlik mesleğinde mezun olmaları ve branşlarında ücretli öğretmenlik yapmalarına taviz vermeyen ülkeler de bulunmaktadır.  Neoliberalist ekonomik yaklaşımın eğitim sektöründeki en büyük yansıması ise ücretli öğretmenliği dayatmasıdır. Arz talep dengesi dışında bir olaya tekabül eden bu sistem tamamen ekonomik marjinal hesaplamalarla yapıldığı görülmektedir. Hali hazırda 2020 kpss sınavında atama yapılan öğretmen sayısı 20 bin olarak açıklanmaktadır. Şu an atama beklemekte olan ve sınav başarılarını elde etmiş, öğretmenlik hakkını almış, öğretmenlerin atama beklemesi bunun yanında bekleyen öğretmenlere karşı ise ücretli öğretmen alınması tamamen tüccar hesaplamalarının yaklaşımını göstermektedir. Bu kadar mezun olan öğretmen sayısı aşinayken öğretmen açığının 110 bin civarında olması ile hala ücretli öğretmenliğin çalıştırılmasına anlam verilmiyor. Devlet politikası 1980’li yıllarda neoliberal anlayışa geçince fordistizm’in etkisini de görmektedir. Fordist yaklaşımla hazırlanan yeni ekonomik modeller her alanda hızla adapte olmuştur. Ücretli öğretmenliğin oluşumunda fordist bakış açısı da görülmektedir.

Türk eğitim sisteminde olmayan bir yaklaşımla faaliyet gösteren ücretli öğretmenlik yaklaşımı eğitim sistemimizde en büyük sorun olmuş ve eğitim konusunda günü kurtarmaya yönelik bir politika olmuştur. Her yıl alınan binlerce ücretli öğretmenler branş ve eğitim sürecine bakılmaksızın gelişi güzel sınıflara ve okullara dağıtılmaktadır. Öğretmenlik yeterliliği ve ilkeleri eğitim fakültelerinde ve pedagojik formasyon eğitimlerinde detaylıca işlenmektedir. Ancak yapılan ücretli öğretmenliğe bakıldığında bakanlık tarafından bu yönde bir düzenleme getirilmemiş ve çalışma yapılmamıştır. Halihazırda yüksekokullarda, Açık öğretim fakültelerinde ve pedagojik formasyon sahibi olmayan binlerce kişi öğretmen olarak atanmaları maalesef kabul edilir değil. Yukarıda gösterilen tablo 1’de öğretmenlikle ve öğretmenlik eğitimiyle alakası olmayan bölümlerde mezun olmuş kişilerin çocukların sınıf öğretmeni, matematik öğretmeni, sosyal bilgiler öğretmeni vb. olarak görev alması öğrencilerin eğitim ve öğretimi olumsuz yönde etkilemiş olup ve en temel hakları olan eğitim haklarından mahrum edilmiş oluruz. Sınıf yönetimi, eğitim psikolojisi, ölçme değerlendirme, öğrenci psikolojisi eğitimlerini almamış kişilerin öğretmenlik sıfatıyla derslere girip toplumun en önemli varlıkları olan öğrencileri yetiştirilmesi beklenemez. 21yy’da bilimin ve sosyal bilimin en doruk noktasının yaşadığı bir dönemde bu şekilde eğitime katkı sağlanması beklenmeyeceği gibi toplumu da olumsuz yönde etkiyecektir. Hayvan bakıcılığı bölümü okumuş bir kişinin sınıf öğretmeni olarak öğretmenlik yapması maalesef fayda değil zarar verir. Umarız bu sistemden kurtulmuş bir eğitim sistemiyle ülkemize en faydalı eğitim politikaların faydalarını yazmak dileğiyle

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu