Yer Altı Şehrindeki Hayatlar

Suriye, 6.3 milyon Suriyeli mülteci ve ülke içinde yuvalarını terk etmek zorunda kalmış 6.8 milyon Suriyeli ile dünyanın en büyük göç krizlerinin yaşandığı bölge. Evlerinden zorla çıkarılan insanlardan bir kısmı Halep (Suriye) şehrinin kuzey doğusunda bulunan Al Bab bölgesinde yeraltı şehri inşa etmiştirler. Ayrıca Al Bab bölgesinin farklı noktalarında binaların bodrum katlarını düzenli bölmelerle ayırarak her bir bölüm farklı bir ailenin evi haline gelmiştir.

Mülteciler kendilerini ‘’yer altı şehirlerinde’’ daha güvenli hissettiklerini ve burada yaşadıkları hayatın mülteci kamplarında bulunan çadır kentlerden çok daha konforlu olduğunu söylüyor.

Yer altı şehirlerinde bulunan odalarda temel elektrik mevcut. Lakin diğer temel ihtiyaçları olan mutfak, lavabo ve duş gibi bölümler ortak kullanılmakta. Yaklaşık 50 ailenin geniş bir bodrum katında yaşadığını düşündüğümüzde hayat onlar için hiç de kolay değil.

Al Bab’ta ziyaret ettiğimiz bu yer altı şehrinde sayıları 160’ı bulan 50 aile kadın çocuk ve erkekler olmak üzere bir arada yaşamlarını sürdürmektedirler.

Um Hamid, yaklaşık 4 yıl önce Deyrizor’da yaşanan şiddetli çatışmaların ardından dört çocuğuyla birlikte Deyrizor bölgesinden kaçmak zorunda kalıyor. Anılarını, yaşanmışlıklarını kısacası hayatlarını arkada bırakmak durumunda kalan bu aile, içinde bulundukları duruma hamd ediyorlar. Kendisiyle kısa bir süre konuşma imkânı bulduğumuz bu mazlum Anne bizlere şunları söylüyor.

Um Hamid: Yaşadığım şehri terk etmek zorunda kaldım. Bombardıman sırasında eşimi kaybettim. 4 çocuğumla birlikte şiddetli çatışmaların arasında kaldık ve bölgeden kaçmak için Ebu Kemal’den / البو كمال (Deyrizor) ayrıldık. Deyrizor’a yaklaşık 1 haftalık yürüme mesafesinde olan Al Bab’a ulaşana dek köy köy dolaşmak zorundaydık. Haftalarca çadır kentlerde yaşam mücadelesi verdik. Geceleri çocuklarıma ufak bir ekmek parçası dahi bulamadım.

4 yetim çocuğum var. Çocuklarımdan bir tanesi engelli ve özel ihtiyaçları bulunuyor. Onlara yuvamızın geçiminde destek olmak istiyorum fakat elimde hiçbir şeyim yok. Çocuklarımın en büyüğü Hasan ailemizin geçinmesi için markette kurabiye satıyor.

Bir annenin evladını aç bir şekilde uyutması ancak yaşanılarak anlaşılacak bir durum. Açıkçası bu durum Suriye’de olağan bir hale geldi. İnsanlar yer yer 2-3 ay yiyecek ekmek dahi bulamıyor. Özellikle iç savaşın başladığı ilk yıllarda bölgeye haber amaçlı ziyaret ettiğimde açlıktan ağaç kabukları ve yapraklarını yiyen insanlara denk gelmiştim. Hatta bu durum öyle bir hal aldı ki insanların açlıktan ölmeleri üzerine kedilerin etinin dahi yenebileceği fetvaları yayınlandı.

Atme Mülteci kampı, Reyyan Mülteci kampı bu dramları gözlemleyebileceğimiz birkaç noktadan birisi. On yaşından ufak çocuklar gün boyu çıplak ayaklarıyla boş arazilerde karınlarını doyuracak bir şeyler arıyorlar. Bulamazlarsa muhtemelen o gece de aç yatacaklar…

Yer Altı Şehrinde yaşayan bir diğer mülteci ise Halid Abdullah. Halid de yaklaşık 4 yıldır bu alanda yaşıyor. Hikayesi diğerlerinden çok da farklı değil. Halid Abdullah’ın yaşadığı mahalle hava saldırılarına maruz kalıyor. Saldırıların ardından hayatta kalan Halid ailesiyle birlikte Deyrizor’dan kaçarak Al Bab’a ulaşıyor. Al Bab’da bu bodrum kattaki yaşamla tanışmasının ardından birçok sosyal faaliyette görev almaya başlıyor. Yer altında yaşamını ailesi ile sürdüren Halid buradaki topluluğunun ihtiyaçlarını gidermek için belli çalışmaları organize ediyor. Bir anlamda burayı çekip çeviren kişi haline geliyor.

Halid Abdullah ise şöyle diyor: Yer altı şehrine ilk olarak 2017 yılının Eylül ayında geldik. İlk geldiğimizde bu depo tamamen boştu. Yıllar içinde bu küçük odaları savaş ve bombardıman yoluyla yerinden edilmiş insanları barındırmak için inşa ettik. Burası yaklaşık 50 aileye ev sahipliği yapıyor. Binlerce mülteci, özellikle büyük göç dalgaları sırasında bodrumdaki odalarda yaşamlarını sürdürdü ve buradan farklı bölgelere ayrıldılar.  Ancak son zamanlarda buraya sığınan aile sayısında azalma var. Şu anda 50 civarında aile yaşamlarını idame ettirmekteler.

Suriye’de 2011’den bu yana yaşanan iç savaşa baktığımızda milyonlarca insanın kendilerini içinde bulduğu göç dalgası aşikâr. Fakat bu zorunlu göçler, bölgeler arası geçişler ve ulaşım düşünüldüğünde zorlu bir serüven halini alıyor.

Suriye diğer bir taraftan hâkimiyet savaşlarına şahitlik edebileceğimiz bir coğrafya. Yer yer bir şehirdeki kontrolü 10 farklı grup dahi sağlayabiliyor. Bunu şöyle okumak gerek bir tarafta savunmasız halk kitlesi; yiyecek ekmek dahi bulmakta zorlanırken diğer tarafta siyasi otoritesini sağlamak için silahlı gücüyle insanlara baskı kuran gruplar. Bu grupların dışında kalan Esad Rejim unsurları ise yakaladıkları insanları sorgulama dahi yapmadan ya infaz ediyor ya da haber alınamayan ‘’Suriye hapishanelerinde’’ çeşitli işkencelere mahkûm ediyor. Rejim dışında Rusya ve ABD gibi ülkelerin bölgeye dronelar ve savaş uçaklarıyla yaptıkları hava saldırıları ise yaşanılan acının başka bir boyutu…

Durum böyle olunca bir şehirden diğer şehre ulaşabilmek için araçla hareket etmeniz gerekiyor. Araçları olanlar yıkılan evlerinden geriye kalan eşyalarını taşıyıp başka bir bölgeye gidebilirken bu imkanlardan mağdur olanlar ise kaçışın bir yolunu bulana dek mahsur kaldıkları bölgelerde yaşam mücadelesi vermeye devam ediyorlar.

Yer altı şehirlerinde aileleriyle birlikte birçok çocuk da hayatlarını sürdürmekte. Günün çoğunluğunu yaşıtlarıyla oyunlar oynayarak geçiren çocuklar için eğitim ve öğretim faaliyetleri de sağlanmakta.

Kendisi de savaş mağduru olan Meryem öğretmen gününün çoğunluğunu bodrum kattaki öğrencilerin eğitim faaliyetlerine harcıyor.  Yaklaşık 3 yıldır bodrum kattaki bir odada hayatını sürdürmekte. Yaşam giderlerini ise kendisine tahsis edilen bir odayı sınıfa çevirerek sağlamış.

Meryem Öğretmen eğitimlerini gören öğrencilerinden bir kısmının okullara gitmeye çekindiğini belirtti. Daha önce farklı okullara giden bu çocuklar yaşlarının ileri olmasına rağmen gerekli eğitimi alamadıkları için okumayı ve yazmayı beceremediklerini söylüyor. Ayrıca yaşı ileri olmasına karşın okuma yazma bilmedikleri için gençler okullarından atılmışlar.

Meryem Öğretmen bu çocuklarla alakalı şöyle diyor. ‘’Bu yavruların okuma yazma bilmemeleri kendilerinin suçu değil, ben onların her birinin gözlerine baktığımda büyük bir hayal ve potansiyel görüyorum. Bu çocuklar bizim geleceğimiz ve her şartta eğitimlerini almalılar.’’ Bu inançla Meryem Öğretmen gününü okuma yazma ve Kur’an öğretimine vakfediyor.

Suriye maalesef unutulması yüzlerce yılı alacak büyük acılara şahitlik etti. Milyonlarca insanın evlerinden sürülmesinden ziyade sayısı milyonları aşan insan hayatı sona erdi. Yüz binlerce insan çocuk yaşta sakat kaldı, binlerce çocuk ise yetim ve öksüz. Hayatlarının en güzel döneminde tarifi mümkün olmayan acılara şahitlik eden ümmetin evlatları bu travmaları yaşamları boyunca unutamayacaklardır.

Birleşmiş Milletlerin yayınladığı rapora göre, Suriye’nin kuzeyinde mülteci konumuna düşen yaklaşık 1.000.000 kişi mülteci kamplarının dışında boş binalarda ve şehirlerin dış kısmında kalan boş arazilerde yaşam mücadelesi veriyor.

Al Bab’da bir binanın bodrum katında yaşayan bu insanlar, içinde bulundukları durumu ‘’güneşi görmeyen şehir’’ olarak özetliyorlar. Yerin üstünde hayatlarını sürdüren insanlar ayaklarının altında yaşayan hayatlardan habersizce ilerliyor. Dışarıdaki dünyada yaşananlara karşı kendilerini güvende hissetmek istiyorlar ve bir gün güneşin evlerinin üzerine doğmasını ümit ediyorlar.

 

Beheşti Abdullah TEKİN

Twitter: @behestitekin

İnstagram: behestitekin

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu