Haçlı Seferlerinin Analizi ve Günümüzdeki Benzerleri-2

Birinci Haçlı Seferini ilk yazımızda özetle anlatmıştık. Birinci Haçlı seferlerine katılanlar cahil, disiplinsiz ve fakir halktan oluşuyordu. Papa II. Urban ve din adamlarının ateşli konuşmalarında Haçlı seferlerine katılacak olan Hıristiyanların ne günah işlemiş olurlarsa olsun günahları af edilecekti. Bu da yeni bir günah çıkarma metodu olmuştu. Düzensiz, askeri disiplinden yoksun ordu Selçuklu Hükümdarı Kılıç Aslan 1096 yılında Drakon Savaşında bozguna uğradı[1] Bu yenilginin arkasında gelen ikinci dalga da kalabalık Haçlılar Ordusu İznik, Antakya, Urfa ve Kudüs’ü aldıktan sonra küçük devletler kurdular. Müslüman devletlerin ortasında ve Müslüman coğrafyasında Haçlı devletçileri kurdular. Böylece Müslümanların kalbine bir hançer sapladılar.

Birinci Haçlı seferlerine katılan kişiler doğuyu tanımıyorlardı. Bir rivayete göre O kadar tanınıyorlardı ki Sefere katılan cahil halk doğuda, Peygamber efendimiz ve ordusuyla savaşacaklarına inandırılmışlardı. Hâlbuki ki Efendimiz ise Haçlı Seferlerinden 450 yıl önce vefat etmişti. Papa II. Urban ve diğer din adamlarının ateşli konuşmaların gerçek sebebi doğunun verimli topraklarına sahip Müslümanları bugünkü Ortadoğu’dan temizlemek olduğunu ve maddi varlıklarına sahip olmak yatıyordu. Çünkü Hıristiyanların Siyonist Yahudilar gibi Arz-ı Mevud topraklarına sahip olacaklarını ve dünyaya hakim olacakları inancı gibi bir inançları da yoktur. Bu haçlı Seferlerinde amaçlarına ulaşmak için Yahudi zihniyeti gibi hedefe giden her yolu mubah görmüşlerdir. Böylece Birinci Haçlı Seferlerinde kısmen de olsa amaçlarına ulaşmışlardır. Din adı altında çıkarılan çıkar savaşlarında Müslümanların topraklarının bir kısmına sahip olmuş ve almış oldukları yerleri kan gölüne çevirmişlerdir. Dünya tarihinde görülmeyecek katliamlar da bulundular. Ortadoğu’da oldukları dönemlerde çevrelerine terör estirdiler. Müslüman ve Müslüman olmayanlar bu sömürünün, zulmün, terörün sonu gelmesi için dua ediyorlardı. Ortadoğu halkı kurtarıcı bir Mehdi beklentisi içine girdiler. Artık Müslüman topraklarına yerleşen bu zalim haçlıları sürelerini geldikleri yere gönderecek liderler bekleniyordu.

Bölük, pörçük, parçalanmış Müslümanları Halep Musul Atabeki İmaduddin Zengi birleştirmeye çalışıyordu. Bunu gören haçlılar tedirgin olmaya başladılar. İmaduddin Zengi’nin ölümü üzerine oğlu Nurettin Zengi Hıristiyanların korkulu rüyası olmaya başladı. 1146 yılında Urfa’yı haçlılardan geri aldı. Urfa’nın Müslümanların eline geçmesinden sonra Avrupa’da İkinci Haçlı Seferleri başladı. Avrupa krallarının katıldığı ikinci haçlı ittifakı Nurettin Zengi tarafından yenilgiye uğratıldı.

Üçüncü Haçlı Seferleri 

Haçlıların ikinci korkulu rüyası Selahaddin Eyyubi  bütün İslam coğrafyasında yaşayan Müslümanlara  haber gönderir, onları haçlılara karşı savaşmaya çağırdı.  Müslümanların ilk kıbleyi ve Peygamberimizin Mirac’a yükseldiği yerin, Hz. Ömer’in emaneti Kudüs’ün Haçlıların yönetiminde olmasını kabullenmiyordu. Üzüntüsünün nedenini soranlara “Kudüs ve Mescid’i Aksa Haçlıların işgalinde olduğu müddetçe ben nasıl olurda gülebilirim”diyordu.[2] Selahaddin Eyyubi Kudüs’ü Haçlılardan nasıl kurtaracağını planlarını yapıyordu. Müslümanlar Selahaddin Eyyubi komutasında birleşerek haçlıları Hıttin Savaşında yenerler. Savaştan sonra esir alınanlara kötü muamele yapılmadı. Esirler arasında Renaud Arnaud Mekke-Medine hakkında kin dolu sözlerinden dolayı Selahaddin Eyyübi kendi ellerinle öldüreceğim demiş sözünü de yerine getirmiştir. Diğer esirlere iyi davrandığından; Haçlılar Selahaddin’nin kibarlığına şaşırmışlardı. Çünkü Haçlıların Müslümanlara yaptığı katliamın bir benzerine maruz kalacağını düşünüyorlardı. Hıttin Savaşından sonra Müslüman orduları Kudüs’e doğru yürüdüler. Kudüs kuşatıldı. Fazla direnemeyeceğini gördüklerinden Selahaddin Eyyubi’den aman dileyecek şehri teslim ettiler. Haçlıların Kudüs’ü alırken Müslümanlara yaptıkları zulmün aynısına maruz kalacağını düşünüyorlardı. Hıristiyanlar Salehaddin Eyyübi’nin kibarlığını ve merhametini gördüklerinde kendi aralarında Salehaddin Eyyübi için gizli Hıristiyan olduğunu söylemişlerdi.[3]

Günümüzde de bazı kimseler kısmen ırkçı ya da kavmiyetçi yaklaşımlaSelaheddin Eyyübi’nin  Kürt olmadığını dile getirirler.  Müslümanları haçlı katliamından kurtaran ve kutsal beldeleri haçlılardan temizleyen bir komutanın Kürt, Türk, Arap olmasının ne farkı var ki zira bu kavmi okuma bugünün sorunları üzerinden tarihsel bir okumadır. O gün için böylesi bir mesele söz konusu değildir. Alparslan da Türk’tü, ordusunun içindeki Kürt birliklerin desteğiyle Malazgirt’te muzaffer olmuştur. İnsanlar ırksal olarak değerlendirilmez; liderler insanlıkları, kibarlıkları, merhametleri ile değerlendirilir.

Kudüs Haçlıların elinde çıktığında Avrupa’da Üçüncü Haçlı seferlerinin hazırlığı yapıldı. Bu sefer de İngiltere kralı Aslan Yürekli Rişard/Richard, Fransa Kralı Philippe Auguste ve Alman İmparator Frederik Barbaros katılmıştır. Haçlılar, Selçuklu Sultanı II. Kılıç Aslan’dan Kudüs’e gitmek için Konya’dan geçiş izni istediğinde geçişlerine izin vermişlerdir.[4]  Yukarıda dile getirdiğimiz gibi önemli olan liderlerin ırkları değil liderlerin insanlığa olan katkılarıdır.

Üçüncü haçlı Seferlerinde batılı krallar birleşip doğuya Haçlı Seferlerine çıktılar. Doğudaki sultanlar Haçlı Seferlerine karşı bir araya gelemediler. Hatta işin enteresan yanı Doğudaki Selçuklu Sultanı II. Kılıç Aslan’da topraklarından geçiş izni verdi. Aynı kişinin ataları ise haçlılarla amansız bir savaşa girmişti.  Haçlılar, Kudüs’ü kuşattılar ama alamadılar ve haçlı krallarında şöyle bir kanı oluştu Selahaddin yaşadıkça bir Kudüs’ü alamayız. Ülkelerine dönmüşlerdir. İki tarafta üçüncü Haçlı Seferlerinden kesin sonuç alamamıştır.

Dördüncü Haçlı Seferi

Haçlılar doğuya gitmekten vazgeçip İstanbul’a doğru geldiler. İstanbul Katolik Frankların eline geçti. İstanbul’u yağmaladılar ve Ortodoks Hıristiyanlarına katliam uyguladılar. İstanbul Frank İmparatorluğunu ilan ettiler. Haçlıların söylemleri Kutsal şehirleri Müslümanlardan almak iken İstanbul’da kurdukları Katolik imparatorda da görüyoruz ki amaçları din değil tamamıyla maddi kazançtı. Böylece dördüncü haçlı seferleri de Müslümanlara değil İstanbul Ortodoks Hıristiyanlara yapıldı. Sonrasında dört haçlı seferi deniz üzerinden yapıldı. Toplamda sekiz Haçlı Seferi yapıldı. Bu seferlerden sonra papa çok uğraşmasına rağmen Haçlı Ordusunu toparlayamadılar. O günlerin karanlık günleri tarihin karanlık sayfalarında yerini aldı. Dinleri için sefere çıkan haçlılar sefer sonucunda Müslüman ve Hıristiyanları vahşice katleden birer eşkıyaya dönmüşlerdir. Haçlılar doğuyu işgal ederken Müslüman, Hıristiyan, Yahudi yüzlerce insanı katletmiş birçok yerleşim yerini yağmalayıp yıkıp yaktılar. Haçlılar, Müslümanlara kan gözyaşı ve unutulmayacak acılar geride bırakırken; bu seferlerde Müslümanlardan ilim, medeniyet insanlık öğrendiler.

Doğu her dönemde Müslümanların idaresindeyken parlak dönemlerini yaşamıştır. Hz. Ömer döneminde ve Osmanlı dönemlerinde Ortadoğu’da yaşayan Gayri Müslime ve hiçbir ırka dokunulmamış kendi inanç ve kültürlerini serbestçe yaşama imkânı bulmuşlardır. Haçlılar doğuya geldiklerinde maddi çıkarları dışında hiçbir şeyi düşünmemişlerdir.

İngilizler Ortadoğu’yu sömürgeleştirmek için geldiğinde insanlarını köleleştirip; yalnızca sömürmüşlerdir.

1948 yılından sonra Yahudiler Filistin’e geldikten sonra Kutsal topraklarda zulüm dönemi başlamış ve devam etmektedir.

Bugün Ortadoğu’da emperyalizm sonu gelmesi için Hz. Ömer, Nurettin Zengi ve Selahaddin Eyyubi gibi liderlerin bütün Müslümanları bir çatı altında toplaması gerekir. Müslümanlar arasında ihtilaf ve çatışmalar olduğu sürece batı emperyalizmin tahakkümü devam edecektir.

Başka bir açıdan Haçlı Seferlerine bakarsak; Tarihte haçlı seferleri yalnızca Müslümanlar için felaket olmamıştır; aynı şekilde Hıristiyan ve Yahudiler içinde felaket olmuştur. Haçlı seferleri sonucunda Hz. İsa’ya ihanet etmişler ve Kudüs şehri tarihte hiçbir şehrin göremeyeceği kıyım ve katliama maruz kalmıştır. Haçlıların şahsi çıkarları dinlerinin önüne geçmiştir. Din maskesi altında çıkar savaşıdır.

Biz geçmişi dile getirirken amacımız geçmişteki düşmanlıklar üzerinde kin, nefret, düşmanlık oluşturmak ve devam ettirmek değildir. Yalnızca geçmişi bilip öğrenmek ve gelecek hakkında tahminde bulunmaktır. Haçlıların torunları olan bugünün batılı Emperyalistler; eskiden de bugünde doğunun zenginliklerini elde etmek için haçlı Seferleri mantığından uzak duramıyorlar. Hıristiyan dünyasında hala sebepsiz bir İslam düşmanlığını yapmaktadır. İslam’a saldırmak ve Müslümanların sahip oldukları zenginlikleri elde etmek için bahaneler ve sebepler arayışına girerler. Nitekim 11 Eylülden bugüne yaşanılanlar modern bir haçlı seferidir. Tarih tekrar batının vahşet ve barbarlığına şahitlik etmektedir. İnsanlık tekrar Batının maddi varlığı için nasıl büyük insanlık krizlerine sebep olduğuna şahitlik etmektedir.


[1] Osman Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk-İslam Medeniyeti 291.

[2] Ahmet Ağırakça, Kudüs Dergisi, Sayı-1, Bahar 2003.

[3]İbnu’l Esir, El Kamil, XI, 551.

[4]İbnu’l Esir, El Kamil, XII, 48-49.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu