Osmanlı’da Göç Ve Göç Poli̇ti̇kaları

Çağdaş dünyanın şekillenmesinde göç olgusu oldukça etkili olmuştur. Türklerin Anadolu’ya kendilerine yurt edinmelerinden sonra Selçuklular ve Osmanlı Devleti’nin ilk dönemlerinde Batıya doğru göç hareketleri başlamıştır. Osmanlı Devleti’nin göç politikalarına bakıldığında iskân politikası ile birlikte göç hareketleri Türk tarihinin en önemli bölümlerinden birisini oluşturduğu gözlemlenmektedir. Osmanlı İmparatorluğu’nun gerileme döneminden sonra Kafkaslardan Balkanlar’dan ve diğer coğrafyalardan Anadolu’ya doğru göçlerin başladığı bilinmektedir. Osmanlı Devleti’nin iskan politikası ile birlikte Anadolu dışında yurt edinme hareketleri için Rumeli tercih eden Türkler, 13. Yüzyılın ikinci döneminden itibaren Balkanlar’a yerleşmeye başlamıştır. Yıldırım Beyazıt’ın Timur’a yenilmesi ile beraber Balkanlar’a olan Türk göçleri hızlı bir şekilde artmıştır. Timur’dan kaçan Türk grupları balkanları önemli bir sığınma yeri olarak kabul etmişlerdir. 1520 ile 1535 yılları arasında Müslüman nüfusun büyük bir bölümünün Balkanlarda yaşadığı bilinmektedir

Osmanlı İmparatorluğu’nun 15. ve 16. Yüzyıllarına bakıldığında Anadolu’dan Rumeli’ye olan göç hareketlerinin göç politikaları kapsamı altında incelendiği bilinmektedir. Osmanlı İmparatorluğu’nun iskan politikası uygulaması ile birlikte Osmanlı’da nüfusun azaltılmasına yönelik faaliyetlerin gerçekleştirilmesidir. Tarihsel süreç incelendiğinde Osmanlı’ya yapılan göçler sadece Müslümanlar ve Türklerle sınırlı kalmamıştır. Osmanlı Devleti’ne yerleşen Yahudiler haraç isimli vergilerini vererek ülkede mal mülk edinme ve yerleşme hakkına sahip olmuşlardır. Osmanlı Devleti’nin Edirne’yi fethetmesinden sonra Yahudiler de Osmanlı ordularında kurtarıcı olarak görülmüştür. Fatih Sultan Mehmet dönemindeki göç politikalarına bakıldığında ise İstanbul fethedildikten sonra nüfusu azalan şehre taşradan çeşitli göçlerin yapıldığı gözlemlenmiştir

  1. Beyazıt’ın göndermiş olduğu gemiler ile birlikte Osmanlı topraklarına çok sayıda Hristiyan ve Yahudilerin getirildiği bilinmektedir. Osmanlı İmparatorluğu’nun zenginleştirme politikası ile çok sayıda farklı dini ve etnik grubun Osmanlı Devleti’ne dahil olduğu gözlemlenmiştir. Kanuni Sultan Süleyman Dönemine bakıldığında ise Anadolu nüfusunun oldukça arttığı gözlemlenmektedir. Rumeli nüfusunun 5.2 milyon olduğu gözlemlenmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılma döneminde Kırım tatarlarının Osmanlı topraklarına göç etmeye başladıkları gözlemlenmektedir. Rusların 1783 yılında karımı ilhak etmesi ile birlikte göç hareketlerinin başladığı bilinmektedir. Bölgeye Rusların gelmesi ile birlikte Tatarların göçe zorlandığı bilinmektedir. 1828 ile 1829 yılları arasında Osmanlı Rus Savaşı esnasında 200.000 Kırım tatarlarının göç ettiği bilinmektedir. Kırımdan gerçekleşen ve Müslüman göçleri 1783 tarihinden itibaren küçük göçler şeklinde başlamıştır. Osmanlı Fransız ve İngiliz askerlere yardım etmekle suçlanan Kırım Türklerinin göçü 1856 yılında kitlesel göçler haline gelmiştir. Kırım göçmenlerinin sayısı 1 ila 2 Milyon arasında tahmin edilmektedir. 1768 yılında Kafkasyaya saldırı düzenleyen Ruslar karşısında yenilen Kafkas halkının da kitleler halinde Anadolu’ya göç ettikleri ifade edilmektedir

1812 ile 1815 döneminde Osmanlı Rus Savaşı bekarım savaşları sonrası Osmanlı Devleti’ne göç hareketlerinin devam ettiği bilinmektedir. 1829 Edirne Antlaşması ile beraber Anadolu’nun içlerine doğru büyük bir Müslüman göçüğü başlamıştır. Osmanlı-Rus Savaşı’nın sonunda imzalanan Edirne Anlaşmasının yükümlülüklerinden birisinde Müslümanların 12 ay süre içerisinde arazilerini ve mallarını satarak memleketten ayrılmaları talep edilmiştir. Yani bu dönem içerisinde Müslümanlar ülkenin vatandaşı olarak sayılmamıştır. 1860 yılından sonra Osmanlı topraklarına doğru akın eden diğer grup ise çerkezler olarak bilinmektedir. Çerkezler Osmanlı’da Rum ve Ermeni köylerinde ikamet etmeye başlamışlardır. 1877 ile 1878 yılları Osmanlı-Rus Savaşı’nın hemen sonrasında Ürdün ve Suriye hattında yer alan Golan Tepesine yerleştirilmişlerdir. Osmanlı Devleti’nin bu dönem içerisinde çeşitli politikalar izledikleri bilinmektedir. Buna örnek olarak devlet aracılığı ile Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde yerleşim yerleri yapılarak kişilerin sağlık, gıda, barınma gibi ihtiyaçları karşılanmıştır. 1878 Berlin Antlaşması ile birlikte Osmanlı Devleti himayesinde Müslümanlaşmış olan Gürcülere de Osmanlı iradesinde kalma hakkı tanınmıştır. Çok sayıda Gürcü bu haktan yararlanarak Osmanlı topraklarına göç etmiştir

1910 2913 yılları arasında 400-450 bin Türk’ün Göçe zorlandığı bilinmektedir. Osmanlı Devleti’nin Yunanistan’a savaşması ile birlikte Rumların Ege adalarına göç hareketleri hızlanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nu ayakta tutma politikaları kitlesel olarak göç dalgalarını beraberinde getirmiştir. Burada hem çoğulcu nüfus hem de nüfusu heterojen tutma politikasının uygulanması hedeflenmiştir. Göç hareketlerinin Osmanlı imparatorluğu’na doğru yönelmesini hedefleyen göç politikası, sosyal askeri ve politik hedefleri kaplamaktaydı. Osmanlı İmparatorluğu’nun politik, askeri ve ekonomik reformlarını gerçekleştirmeye çalıştığı bu dönemde başarılı olamamasının sebebi demografik kaygılar taşımasıydı. Osmanlı İmparatorluğu artan göç dalgası ile birlikte iskan ve göç politikalarını yeniden düzenlenmiştir Göçmenlerin ihtiyaçlarını karşılayabilecek göç kurumu Sultan Abdülmecid’in onay vermesi ile birlikte 1860 yılında kurulmuştur. Buna da Muhacirin Komisyonu adı verilmiştir. Burada göç eden grubun yerel yönetim görevleri arasında yer alması ve ihtiyaçlarının karşılanması, kalacak yerlerinin ayarlanması, sevk işlemleri ile ilgili hizmet verilmesi gibi faaliyetler gerçekleştirilmiştir. Muhacirin Komisyonu göçmenlerin ilk başvuru yaptıkları kurumlar olarak Türk tarihinde yer almaktadır. 1857 tarihinde Tanzimat Yüksek Kurulu göç ve iskan kararnamesine kabul etmiştir. Osmanlı topraklarına göç etmek isteyen kişilerin Sultan hükmünü kabul etmeleri ve ülkedeki Kanunlara uyması gerektiği ile ilgili kararname imzalanmıştır. Bu kararname ile ilgili çeşitli gazete duyuruları gerçekleştirilmiştir. Tarımsal üretim faaliyetlerinin artması ile birlikte vergi gelirleri ve ticari gelir oranlarının artması hedeflenmiştir. Liberal iskan ve göç politikalarının değişik etnik ve dini grupları kapsadığı gözlemlenmektedir. Bunun temel sebebi sosyal yapı, etnik ve dini yapının uzun vadede Osmanlı İmparatorluğu’nun toprak bütünlüğünü koruyacağına dair inancın geliştirilmiş olmasıdır.

KAYNAKLAR

Kale, B. (2015). Zorunlu Göçün 19. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu Üzerindeki Etkileri. M. M. Erdoğan ve A. Kaya (Ed.), Türkiye’nin Göç Tarihi: 14. Yüzyıldan 21. Yüzyıla Göçler içinde (ss. 155-169). İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.

Karpat, K. H. (2003). Osmanlı Nüfusu (1830-1914): Demografik ve Sosyal Özellikleri. (B. Tırnakçı, Çev.). İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları

Serbestoğlu, İ. (2011). Zorunlu Bir Modernleşme Örneği Olarak Osmanlı Tabiiyet Kanunu. Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi (OTAM), 29(29), 193– 214.

Yılmaz, M. (1999). XIX. Yüzyılda Osmanlı Devleti’nin Muhaciri İskân Politikası. Osmanlı. Ankara: Yeni Türkiye Yayınları

Tekeli, İ. (2008). Göç ve Ötesi. İlhan Tekeli Toplu Eserler-3. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu