Tasavvuf Terminolojisi Bağlamında Nefis ve Mertebeleri

İnsanoğlu beden ve ruhtan müteşekkildir. Ruh beden ile olan birlikteliğin özü ve cevheridir. Beden fani olan dünya hayatıyla sınırlı lakin ruh ölüm ötesidir. Cenab-ı Hak, Zariyat Suresinde insanları ve cinleri ancak kendisine kulluk etmeleri için yarattığını söylemiştir (53/56). Elest bezminde tüm ruhlar Allah’ı bilip ona ibadet edeceklerine dair söz vermişlerdir. Dünyaya gönderilen her birey Allah’ın imtihanına tabii tutulur, yaptığı ameller dolayısıyla eşref-i mahluk olarak en güzel cennetleri hak eder veyahut bu durumun tersi elest bezmini unutur esfel-i safiline iner cehennem ateşlerine dûçâr olmuş olur. İnsanoğlunun nefis denen olgu insana sürekli kötülüğü emreder ki biz bunu Yusuf Suresinde geçen “Muhakkak ki nefis kötülüğü emreder.(12/53)”ayetinden biliyoruz. Bu amaçla nefislerimizi tezkiye etmemiz gerekir ki ruhumuz yücelsin Yaratanın razı olmuş olduğu bir makama ulaşabilsin.

Nefsin Tezkiyesi

Tezkiye, Arapça, arıtmak, temizlemek vs. gibi anlamları ifade eden bir kelimedir. Tasavvuf terimi olarak ise nefsi yerilen ahlaktan kurtarıp övülen makama çıkarmaktır.[1] Yukarda da bahsettiğimiz gibi nefis sürekli kötülüğü ister. İnsanoğlunun nefsin bu isteğini reddedip nefsini dizginlemesi icap eder. Tasavvufta  ise nefis tezkiye etmenin usulü :az yemek, az konuşmak ve az uyumaktır. Kişi bunlara riayet ettiği halde bedeni sıhhat ruhu yücelik bulacaktır. Nitekim yapılan bu fiiller “Büyük Cihad” olarak isimlendirilmiştir. Tasavvuf literatüründe  ise yüce kitabımız olan Kuran-ı Kerim’e dayandırılarak mutasavvıflar, nefsi farklı mertebelere taksim etmişlerdir. Bu taksimat kimi mutasavvıflara göre dört kimine göre ise yedi mertebedir. Bu yazımızda genel kabul göre yedi mertebeyi zikredeceğiz.

Nefis Mertebeleri

Mutasavvıflar tarafından seyr-i sülük esnasında müridin nefsine bağlı olarak ruh dünyasında meydana gelen değişmeleri göz önüne alınarak nefisle ilgili yapılan derecelendirme olarak tanımlayabiliriz. Kişinin nefsin arzularına uyup ona esir olduğu dereceden, nefsini dizginleyip ruhunu yücelttiği dereceye kadar olan mertebelere (Etvâr-ı Seb’a) denilir. Nefsi terbiye etme metoduna ağırlık veren tasavvuf ilminin icra edildiği tarîkatlerde ,tarikat mensupları tarafından riyazet ve mücahede ile nefis terbiyesi yapılır en alt mertebeden en üst mertebeye doğru manevi bir yolculuk başlar.Yukarda da zikrettiğimiz gibi bu mertebelerin her biri Kuran’daki bir ayet ile ilişkilendirilmiştir.[2]

 

a) Nefs-i Emmâre

Nefsin en alt mertebesi olan nefistir. Nitekim Yusuf Suresinde “Muhakkak nefis kötülüğü şiddetle emreder.(12/53)” ayeti kerimesinde bahsi geçen nefis bu nefis çeşididir. Bu nefis mertebesine sâlikin çokça dikkat etmesi gerekir. Zira bu mertebeden kurtulamayan nefis tehlikelere ve feci afetlere dûçar olmuş  olur. Bu mertebenin prangalarından kurtulmak için  sâlik takva üzere olmalı ve “Lâ ilâhe illallah” zikrini bolca yapmalıır. Bu mertebeyi şair Nev’izâde Atâî şöyle dile getirir:

Döndü ahlâk-I zemîme mâre

Şâh-ı mârânI  anın emmâre

“Her kötü ahlak,bir yılana benzedi.Bu yılanların şâhı da nefs-i Emmâre oldu.”

Nefs-i Emmâre  bataklığından kurtulabilen nefis mana alemindeki yolculuğunun bir sonraki durağı olan “Nefs-i Levvâme” ye geçer.

b) Nefs-i Levvâme Nefs-i Levvâme

Nefis , emmare ‘den kurtulunca kendini hesaba çeker, daha önce yapmış olduğu çirkin fiilleri hatırlayıp bunlardan pişmanlık duyar.Pişmalığın başladığı bu aşama “Nefs-i Levvame”ye de giriştir. Mertebeleri aştıkça insanın bedeninde ve ruhunda bir arınma ve yücelme meydana gelmekle beraber nefsin dizginlenmesine bağlı olarak  insan zorluk çekebilir.Nefs-i Levvame’de de durum pişmanlık, kendini kınama vb. olduğundan bu zorluk fazladır.Nefis ya gerisin geri ya da daha ileri gitmek isteyecektir. Bu nefis mertebesi de Kıyame Suresinde geçen “Levvame (Pişman olan) nefse  yemin ederim…”(75/2) ayetinden gelmektedir.Bu mertebede salik’in zikri “Allah” olmalıdır.Daha çok ibadet edilip tövbe edilmelidir. Bu mertebenin girdabından  çıkan nefis Nefs-i Mülhime’ye doğru yol alır.

 

c) Nefs-i Mülheme

Bu nefis mertebesinde  manevi yolculukta mesafe kateden salik’e ilham ve keşf nasib olmaya başlar.Salik neyin hayır neyin şer olduğunun bilincindedir.Şehvetin isteklerine karşı kendinde dayanma gücü bulan nefistir.Bu mertebe de Şems Suresinin “And olsun nefse isyanını ve itaatını ilham edene”(  94/8) ayetine dayanır.Mülheme mertebesinin yapması gereken  ise “Hû” zikri çekmektir.Bu hassasiyetini devam ettiren nefis daha da yücelerek mutmain olmaya başlar.

 

 d) Nefs-i Mutmainne

Mutmain olmuş bir şekilde yolculuğuna devam eden nefis bu mertebede güzel ahlak ile hemhal olmuş huzur  ve sükunet içerisindedir.Bu mertebede beşeriyyet fena bulup “Nur-ı Muhammedi” zuhur eder. Fecr suresindeki “Ey itmi’nana ermiş  itaatkâr nefis…”(89/27) ayetin dayanır.Bu mertebenin zikri “Hakk” dır.Mutmain olmuş nefis razı olmak ister.Görüldüğü gibi Mutmainne’den önceki nefisler ilahi övgüye layık olmamışlar.Mutmainne ve sonraki mertebeler ilahi övgüye mazhar olmuşlardır.

 

e) Nefs-i Radiye

Nefis manevi yolculuğunda rıza makamına gelmiş,kendisine  tecelli edecek kader ve kaza-i İlahi’nin her türlüsüne rıza göstermiştir.O bu yaptıkları ve düşündükleriyle Allah’tan razıdır.Radiye mertebesi, Fecr suresindeki “Sen O’ndan O da senden razı olarak Rabb’ ine dön…”(89/28) ayetine dayandırılır.Bu mertebenin zikri “Hayy” dır.Yunus’un şu dizeleri bu mertebeyi ne de güzel tesvir eder:

Hoştur bana senden gelen,

Ya gonca gül, yâhut diken!

Ya hil’at ü yâhud  kefen

Kahrın da hoş,lütfun da hoş!

f) Nefs-i Merdiyye

 Kulun Allah’tan razı olduğu mertebeden sonra Allah’ın da kuldan razı olduğu mertebeye geçilir. Bu mertebe de Allah da kulundan razıdır. Yaratan’dan ötürü tüm yaratılmışlara ilahi bir işaret gözüyle bakılır. Bunlar hakkında hüsn-i zan edilir. Kul, nefsini en güzel şekilde hesaba çeker istediği şekilde ona yön verir, şeytanın hilelerine karşı dirayetli olur. Nefs-i Merdiyye mertebesi de Fecr suresindeki “Sen O’ndan O da senden razı olarak Rabb’ ine dön…”(89/28) ayetine dayandırılır.Zikri  “Kayyum”dur.

g) Nefs- Kâmile

Nefs-i Kâmile,manevi yolculuğun nihayetidir.Nefis bu mertebede artık arınmış,tezkiye edilmiş,saf ve berrak bir haldedir.Vêhbi’dir (Allah tarafından bir lütufdur ve sırf çalışmakla elde edilmez ).Tasavvuf literatüründe bu makam erişenlere “İrşad” makamı verilir.Zikri “Kahhar” dır.[3]

Tasavvuf ilminin icra edildiği müesseseler olan tarîkatlerde sâliklere uygulanan bu faaliyet insan ruhunda doyumsuz bir lezzet bırakmaktadır. Nitekim bunu insanoğlunun yalnızlaştığı, kendi menfaatleri uğruna her şeyi göze aldığı (batı öğretisi olarak karşımıza çıkan makyevalizm), dünyevi zevkleri için kendi ailesinden olan kişileri dahi bu uğurda harcadığı ve nitekim bir başına kaldığı  modern çağda çok daha iyi anlamaktayız. Bu manevi yolculuk sayesinde  insanoğlu , İslam dininin öngördüğü insan rol modelini oluşturur. Mezkur yazımız teoriyle sınırlı kalan bir eğitim-öğretim faaliyeti değildir. Zira Tasavvuf ilmi  sistematik anlamda tedvin faaliyetlerine başladığı andan itibaren bu metod ile birçok insan yetişti.İslam coğrafyasının doğusundan batısına güneyinden kuzeyine tarîkatlerde icra edilen bu eğitim metodu coğrafyalara fetih, gönüllere inşirah getirdi. Bu sayede Orta Asya’da Hoca Ahmet Yesevî’ler, Bahaeddin Nakşbendîler,Anadolu’ da Mevlânalar,Hacı Bektaşlar,Afrika ve Orta Doğu’da Ebu’l Hasen Şazelî’ler,Mevlâna Halid-i Bağdadîler oldu.Üzerinde yaşamış olduğumuz Anadolu’da “ Anadolu İrfanı” bu şekilde oluştu.Eski rolünü yitiren bu kurumların eksikliğinde ne yazık ki bu bağ-ı bostan hazana uğradı.Umudumuz odur ki maneviyatı çoraklaşan yüreklerimizin tez zamanda bahsi geçen yolculuk için hazırlıklara başlamasıdır.Cahit Zarifoğlu’nun dediği gibi “Önce yüreklerimizdeki Kudüs’ü işgal ettiler.” Maneviyatımız işgal edildikten sonra fiili olarak işgal edildik.

[1] Cebecioğlu,Ethem,Tasavvuf Terimleri Sözlüğü,S.275.

[2] Osman Türer, Ana Hatlarıyla Tasavvuf Tarihi, 3. Bs (İstanbul, 2015).

[3] Osman Nûri Topbaş, İmandan İhsana Tasavvuf (İstanbul, t.y.), 130-140.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu