Tutsak – Terörün Esiri Olan Masum Kadınlar

İlk olarak 2008 (18 yaşımda) yılında gitmiş olduğum – Şam- Suriye gönül coğrafyamızda başka bir noktadır. Özelinde Şam genelde ise Suriye toprakları birçok farklı inanç ve etnik kimliğe ev sahipliği yaptığı gibi yüzyıllardır muhtelif toplulukların barış içinde yaşadığı nadir bölgelerden biridir. 2011 yılında Dera ilinde başlayan gösterilerle birlikte Suriye’deki iç savaşın dinamitleri adeta ateşlenmişti. Savaşın başlamasıyla birlikte bölgeden şiddeti yüksek sıcak haberler geliyor ve olan biteni ortadoğuya meraklı bir üniversite öğrencisi olarak dikkatle takip ediyordum. Savaşın başlamasından kısa bir süre sonra o dönem Akit Gazetesinde çalışan Hüseyin Kulaoğlu ile birlikte sınır hattına ulaşmıştık. Benim açımdan ikinci kez gittiğim Suriye topraklarında ki hikayem tekrar başlamıştı. Suriye iç dinamikleri bakımından kısa bir not düşmem gerekirse; Suriye diğer Arap ülkeleriyle kıyaslandığında rahatça üzerine stratejiler üretip uygulayabileceğiniz bir coğrafya değildir. Suriye coğrafyasında Araplar, Kürtler, Türkmenler, Süryaniler, Ermeniler uzun yıllardır yaşayan önde gelen birkaç etnisitedir. Fakat iş bu farklı gruplar arasında bir çatışma veyahut devlet otoritesine karşı muhalif bir ayaklanma çıkarmaya geldiğinde ülkeyi yöneten %3’lük kesimin demir yumruğunu başınıza yemeniz içten bile değildir. Yukarıda bahsetmiş olduğum üzere Suriye özelinde başlayan ikinci sayfamda 2011’den günümüze dek bölgeye hep yakın durdum. Onlarca uluslararası haber ve belgesel, birkaç makale ve tez yazılarım oldu. Bölgeye dair yapmış olduğum çalışmalarda kıymetli büyüğümüz Mansur Özdemir’in tavsiyesi hep kulağıma küpe olmuştur. Kendisine saha izlenimlerimi anlatırken ‘’ Hocam sahada Rusların, ABD’lilerin, İngilizlerin saha elemanlarına denk geliyorum ve biliyorum ki hepsinin bir hesabı var bu coğrafya üzerine’’ dediğimde, kendileri ‘’Abdullah şuan bölgede olman büyük bir fırsat, bu coğrafyanın bir çocuğu olarak bu topraklara ait içinde bulunduğun toplumun tarihini, kültürünü ve değerlerini bilen içlerinden bir kardeşlerinin olması çok değerli.


Yapacağın çalışmalarda tecrübe edindiğin vakıalara bu perspektiften bak ve yaşanan bu tarihi olaylara bir Müslüman gözü ile şahitlik et. Gün gelecek kendi tarihimizi İngilizlerin kalemlerinden çıkan yazılarla değil, Anadolu coğrafyasının evlatlarının kaleminden okuyup okutacağız.’’ demişti. Yukarda ismini zikrettiğim kıymetli büyüğümüzün çizmiş olduğu çerçeve neticesinde Suriye sanki ikinci yurdum olmuş herhangi bir gelişmede kendimi sıfır noktasında buluyordum. Savaş bölgelerindeki yaşamla alakalı bir tecrübeye sahip değilseniz özellikle sıcak hatta bulunduğunuz ilk zamanlar gelen her sesi farklı bir saldırı sanıp sipere yatmanız yada kaçışmanız olağan. Fakat süreç içerisinde kazandığınız tecrübeler gelecek saldırıya karşı daha yüksek bir refleks ve öngörü dürtünüzü geliştiriyor. Genel bir girizgahın ardından bu yazımda özellikle üzerine odaklanmak istediğim kısım son olarak hikayesini TRT WORLD için belgeselleştirmiş olduğum Suriye/Afrin bölgesindeki 2 masum (kendi ifadeleriyle) kadının baskı ve şiddetle canlı bomba olma süreçleri ve son anda hayatta kalmaları üzerine olacak. Anlatacağım hikâye Suriye/Afrin’de yaşandı. Afrin bölgesi nüfus yapısı olarak Arapların Kürtlere göre ciddi oranda azınlıkta olduğu bir bölge. YPG / PYD’nin en uzun süre elinde tuttuğu hatta Suriye’nin kuzeyinde- Türkiye sınırında- kalesi olarak gördüğü ana üs bölgesiydi. Fakat 20 Ocak 2018 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri, Türkiye destekli Özgür Suriye Ordusu’nun desteği ile ilçedeki PYD ve YPG’ye karşı Zeytin Dalı Harekâtı adlı askeri bir operasyon başlattı. Harekâtın 58. gününe denk gelen 18 Mart 2018’de ise şehir merkezi ele geçirildi. Böylelikle Afrin YPG’den düşmüş oldu. Şehrin güvenliğinin silahlı kuvvetlerimize geçmesiyle birlikte terör örgütü YPG Afrin bölgesinde insanların yoğun olduğu alanlara (çarşı, cami, okul vb.) çeşitli saldırılar düzenledi.

 

YPG’nin farklı zaman dilimlerinde göstermiş olduğu bu saldırgan tavrın neticesinde onlarca sivil hayatını kaybederken siviller kayda değer maddi zarara uğradı. Bombalı araçlar, intihar bombacıları, scout füze saldırıları bunlardan başlıcaları. Hikayenin başını 2 Afrinli kadın çekiyor. Bunlardan birinin ismi R.M (17) diğerinin ise N.M (27). Aynı aileden olan bu 2 kadın aynı zamanda birbiriyle kuzenler. R.M ve N.M YPG ve PKK’nın bölgede çeşitli yollarla kadınları canlı bomba eylemlerine sürüklemeye zorladıkları onlarca masum kadından sadece 2 tanesi.
Terör örgütünün işgal ettiği Menbiç ilçesinde yaşayan N.M ile amcasının 17 yaşındaki kızı R.M, geçtiğimiz haftalarda saldırı için geldiği Afrin’de güvenlik güçlerimizce yakalanarak tutuklandılar. Menbiç bölgesinde bulunan Hacı kod adlı terörist PYD ve PKK’nın adeta arka bahçesi gibi çalışarak ilçede yaşayan kadınları canlı bomba eylemlerinde kullanmak üzere tuzaklar kuruyor. Genellikle hasta ve ihtiyaç sahibi ailelere büyük paralar vereceğini vadeden Hacı kod adlı terörist. Taleplerini karşılamadıkları taktirde kurbanlarını hayatlarıyla tehdit ediyor ve hedeflerine bu şekilde ulaşıyor. Hacı kod adlı teröristin tecavüzüne uğrayan 17 yaşındaki R.M, kendisinin Hacı ile terör örgütüne sahadan eleman toplayan Tarık diye birinin aracılığıyla tanıştığını söyledi. N.M 4 çocuk annesi R.M ise amcasının kızı. Ailenin göç etmek zorunda kalması ve içinde bulundukları yokluğu fırsata çeviren Hacı, yanında çalışan Tarık aracılığı ile kendilerine bir teklif yapıyor. Bu kısmı R.M şöyle anlatıyor. R.M; Tarık iş verme, para kazandırma vaadiyle bizi bir yere götürdü. Büyük bir bahçesi olan bir yayla evi gibiydi. Eli silahlı adamlar her taraftaydı. Birşeylerin yolunda gitmediğini farketmiştik. Evin önüne ulaştığımızda “Başka kişilerde orada bulunuyordu. Araçtan aşağı inmek istemedik. İşte o an ilk tehditle karşı karşıya kalmıştım ve araçtan zorla indirildik, sonrasında evin salonuna bizi götürdüler. Daha sonra mahlasını öğrendiğimiz Hacı içeri girdi. Bana ve kuzenim N.M ile birlikte Afrin’de birine teslim etmek üzere bir eşya iletmemiz karşılığında bin 500 dolar vereceğini teklif etti. Bunun üzerine kuzenim N.M taşımasını istedikleri eşyanın ne olduğunu merak etti. Fakat Hacı kod adlı terörist bunun özel bir paket olduğunu, Beni ve N.M’yi güvenli bir şekilde gizli yollarla Afrin’e ulaştıracağının garantisini verdi. Afrin’e ulaştığınızda daha önce kararlaştırdıkları üzere paketi adresten karşı tarafın alacağını söylemişti. Bu arada Hacı’nın adamları 2 kadını zorla içeriye aldıklarında kendilerine çay ikram edildiğini belirten N.M bir süre sonra kendilerini iyi hissetmediklerini söylüyor. Daha son ise Hacı R.M’yi başka bir odaya alıyor ve burada baygın halde olan R.M’ye taciz ve tecavüzde bulunuyor. Bu sırada ise başka bir kişi telefonla yaşanılanları kayda alıyor. Kendilerine geldiklerinde hemen evi terk etmek istediklerini belirten N.M Hacı ’ya bu işi yapıp yapamayacağını düşünüp dönüş yapacağını söylüyor. N.M yaşanılan olaylarında etkisi ile şüphelenip bu işi yapmak istemediklerini iletse de nafile. N.M, “Küçük çocuklarım ve eşimin hasta olduğunu söyleyerek kabul etmedim. Telefonu çıkartarak bir video açtı. Gözlerime inanamadım. 17 yaşındaki amca kızıma nasıl böyle bir şey yapardı. Bağırdım. Ardından Hacı ya gidersin ya da bu videoyu yayınlarım. Aileniz, adınız her şeyiniz karalanır dedi. Mecburen aynı gün gidip geleceğimiz konusunda anlaştık.” N.M’nin belirttiğine göre teröristlerin teklifi mecbur kalarak kabul ettikten hemen sonra Hacı’nın adamları beden ölçülerimizi aldı. Bir gün sonra Afrin’e doğru yola çıktık. “Yola çıkmadan önce üzerlerimize ağır bir yelek giydirdiler. İkimize ayrı telefon verdiler. Bu telefon üzerinden irtibat kuracağız dediler.”. Üzerimizde ne olduğuna dair bir fikrimiz yoktu. Yaşadığımız şokla birlikte düşünmeden sadece bize söylenenleri ve istenilenleri yapıyorduk. Yola çıkmadan önce bize ‘‘seni bir kadın kuzenini ise bir adam Afrin sınırında karşılayacak’’ dendi. Nasıl bir girdabın içinde olduğumuzdan habersiz ölüme doğru gidiyormuşuz Hacı ile iletişimi bize verdikleri telefon üzerinden sağlıyorduk. Bu esnada Amca kızım yaşadığı travmanın etkisinden çıkamamış tek bir kelime dahi etmiyordu. Tek amacımız taşımış olduğumuz eşyaları dedikleri kişilere teslim etmekti. Afrin sınırına geldiğimizde farklı bir araca bindirildik ve yeni kişilerle devam edeceğimizi söylediler.

Bindiğimiz yeni araç bizi Afrin merkezine götürdü ve araçtan inmemizi söylediler. Ne yapacağımızı bilmiyorduk. Çaresiz şekilde Hacı ‘ya ulaşmaya çalışıyorduk. Kimse gelmiyor öylece ortada geziniyorduk. Daha sonra telefon geldi. Telefondaki ses bizden merkezdeki bir camiye girmemizi üzerimizde bulunan yelekte GPRS olduğunu söyledi. Yelekler üzerinde düğmeler var. Ona basın diyordu ısrarla.” Ufak bir not düşmem gerekiyor bu noktada. Afrin’de güvenlik güçlerimizle bu konu üzerine yapmış olduğum görüşmelerde şunu belirttiler. Eylem uzaktan gelen arama – telefon sinyali- üzerine planlanmış bir yapıda. Bölgede Silahlı kuvvetlerimize ait bulunan jammerların sinyali bozmasından dolayı bomba aktif hale gelmiyor. Defalarca denenmesine rağmen sinyal bozucuların etkisi ile bombanın aktif hale gelmemesi de takdiri ilahi… N.M devam ediyor; Afrin’e giderken bizim tek bir amacımız vardı, vermiş oldukları emaneti teslim edip geri dönmek. Yaşadığımız şok üzerine zaten düşünemiyorduk. Daha sonra Hacı’nın adamlarını verdikleri numaradan tekrar aradık ve bize yeleklerinizde mavi bir kablo var onu kesin diyordu. Yelekte bulunan fermuarı açmamızı söylediler. Amcamın kızı açmaya çalışsa da açılmadı. İçinde bulunduğumuz çaresizliğin etkisiyle çarşının ortasında deli gibi sağa sola doğru geziniyorduk. Şüphe çeken tavırlar içinde olmamız yerel güvenlik güçlerinin dikkatini çekti ve bizi sorgulamaya başladılar. Kimsiniz, nerelisiniz diye. Cevap veremedik, konuşamıyorduk sadece üzerlerimizdekileri gösterdik. Güvenlik güçleri ‘’canlı bomba yeleği’’ diyerek bağırmaya başladılar. Bir anda çevremizi askerler ve zırhlı araçlar sardı. Ne taşıdığımızı yeni anlamıştık. Yaşadığımız olayların üzerine böyle bir durumun içinde olmamız muhakememizi tamamıyla kaybetmemize neden oldu. Güvenlik ekipleri bomba uzmanları ile koordineli bir şekilde hemen müdahalede bulundular. Yeleği üzerimden çıkardım ve teslim oldum. Bu sırada Amcamın kızı benden çok daha kötü durumdaydı, çok korktu. Verilen talimatları yerine getirip yeleği çıkartamadı. Daha sonra bomba uzmanı kendisine yaklaştı ve üzerindeki yeleği kesti ve çıkarttı. Sonrasında bütün görevliler bize doğru koştu ve etrafımızı sarıp apar topar bizi karakola aldılar. İnsanın nefesini kesen bu dramı birinci ağızdan dinlerken duygularımıza hakim olamıyorduk. N.M devam ediyor ve şöyle diyordu; Üzerimizde ne olduğunu anlayamamıştık bile bomba düzeneği olduğunu bilmiyorduk. Bunların (YPG, PKK) ne dini var ne imanı. İlaçlarla uyuşturarak tecavüz ediyorlar, ardından videolar kaydedip hayatlarımızla tehdit ediyorlar. Ardından tuzağa düşmüş av gibi isteklerini yerine getirmemizi sağlıyorlar. Böyle bir hikâyenin ardından N.M ve R.M ağırlaştırılmış müebbet ile yargılanıyorlardı. Esad rejiminde böyle bir durumun yaşanması hayatlarına mâl olacağını söylüyorlardı. Silahlı kuvvetlerimizin kontrolünde olan hapishanede özel bir hücrede tutuluyorlardı. N.M’ hamile ve gebeliği haricinde toplam 4 çocuğu var. Kocası ise ağır hasta durumda. Şahit olduklarımız karşısında insanın dayanması gerçekten çok güç. N.M bulundukları cezaevinde Türk yetkililerin kendilerine çok kibar ve ilgili davrandıklarını belirtiyor. Zaten cezaevinde Türk yetkililerin sağladıkları sağlık kontrolleri sayesinde hamile olduğunu öğrendiğini belirtiyor. N.M ve R.M’nin yaşadıkları bu hikaye kimsenin başına gelmesini istemeyeceği bir durum. Fakat Suriye topraklarında bu ve benzeri birçok hikayeyle karşılaşmanız olağan. Duamız ve mücadelemiz mazlum coğrafyamızın mustazaf insanını tekrar hak ettiği insani bir yaşama dönmesinedir

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu