Latin Amerika’daki Müslümanların KOVİD-19 Pandemisi Sonrası Durumu: Tecrübeler ve Beklentiler

İslam’ın yoğun olarak yaşandığı coğrafyalara oldukça uzak bambaşka bir kıta olmasına karşın Güney Amerika’da Müslümanların sayısı her geçen gün artmaktadır. Artışın etkisiyle Güney Amerika’da yaşayan Müslüman azınlığın durumu daha çok ilgi çekmeye ve farklı pek çok araştırmanın konusu olmaya başlamıştır. Ancak yine de yapılan araştırmaların yetersiz olduğunu söylemek mümkündür. Latin Amerika’da yaşayan Müslüman halkın İslam coğrafyasına olan uzaklığı doğrudan etkileşimin çok kısıtlı olmasına sebep olmakta böylece pek çok gündem farklılığı meydana gelmektedir. Ayrıca her ne kadar Müslüman nüfus artsa da ülkelerin nüfuslarına oranla Müslüman nüfus hala oldukça düşüktür. Bu da kimi zaman Latin Amerika’da yaşayan Müslüman halkın göz ardı edilmesine sebep olabilmektedir. Ayrımcılık özellikle COVİD-19 pandemisi sürecinde daha derinden hissedilmiştir. Pandemi küresel çapta değişikliklere sebep olmuş ancak bu değişiklikler yerel olarak daha şiddetli hissedilmiştir. Dolayısıyla Latin Amerika’daki Müslüman halkın pandemi sonrası tecrübeleri ve beklentileri oldukça karmaşık bir konu halini almıştır. Bu haliyle incelemeye değerdir.

KOVİD-19 pandemisi ekonomik, sosyal ve diğer pek çok açıdan ülkeleri oldukça zor duruma sokmuştur. Bu küresel kriz hali Latin Amerika ülkelerinin hemen hemen hepsini de etkilemiştir. Özellikle zaten ekonomik ve siyasi birçok sorunla boğuşan ülkeler pandemi ile birlikte daha büyük bir çıkmaza girmiştir. Latin Amerika çok geniş bir coğrafyayı işaret etmekte ve bölgede birbirinden bağımsız birçok azınlık Müslüman cemaati bulunmaktadır.

Bu yazıda, pandemi sürecinin bölgedeki Müslüman cemaatleri nasıl dönüştürdüğü, hangi fırsatları yarattığını ve hangi zorlukları beraberinde getirdiğini açıklarken, yerel kaynakların en çok işaret ettiği noktaları analiz ederek en temel ortak noktaları gün yüzüne çıkarmaktayız.

Latin Amerika’daki Müslüman Azınlığın Tarihçesi

Müslümanların Latin Amerika’ya göçlerinin erken tarihlerde olduğu görülmektedir. Ancak bu göçleri takip ederek günümüze ulaşan bir kitlesel dini hareketin olduğunu söylemek mümkün değildir. Daha sonraki süreçte özellikle 16. yüzyıl itibariyle Latin Amerika’ya ilk Müslüman göç dalgasının olduğu görülmektedir. Ancak bu dönemlerde bir sömürge rejiminde yaşayan ve yine başka bir sömürge rejimine getirilen Müslümanlar İslam’ın günlük yaşam pratiklerini gerçekleştirememişlerdir. Dolayısıyla nicelik olarak artmaya başlayan Müslüman nüfusun nitelik olarak yüksek oranda gelişim göstermediği görülmektedir. İlerleyen süreçte 16. yüzyılın sonralarına doğru yeni bir göç hareketi meydana gelmiştir. İlk göç dalgasıyla benzer nitelikler taşıyan bu göç dalgasında da yine Afrikalı Müslümanlar sömürgeciler tarafından ülkeye getirilmiştir. Ancak ilk göçten farklı olarak zaman içinde bölgede kısmen de olsa politik bir güç elde etme imkânı doğmuştur.  Daha sonra ise 1800’lü yıllarda bölgeye Asyalı Müslümanlar işçi olarak getirilmiştir.[1] Böylece tarihsel olarak Müslümanların Latin Amerika bölgesine geçiş sürecinin ilk aşaması tamamlanmıştır. Bu göçlerin sonucuna bakıldığında kimliğini sömürgecilerin baskıcı tutumları sonucu onlara karşı oluşan açık ya da gizli bir mukavemetten alan bir Müslüman halk oluşturduğu ve bu halkın yerli diğer halklarla da ilişkiler kurduğunu söylemek mümkündür.

Müslümanların Latin Amerika’ya ikinci göç dönemi ise 19. yüzyıldan 20. yüzyılın sonuna kadar sürecek olan Ortadoğulu Müslüman göçlerini kapsar. Bu dönemde Osmanlı topraklarından çoğunlukla ekonomik kaygılar güden ve bir kısmı Müslüman olan Arapların göçüyle bölgede Müslüman nüfusu yeniden artış göstermiştir. Bu göçmenlerin büyük kısmı Suriye, Filistin ve Lübnan kökenlidir. ’’El Turco (Türk)’’ olarak isimlendirilen göçmenlerin pek çoğu ticaretle uğraşmıştır.[2] Günümüzde hala bu etnik kökenlerden gelen ciddi bir Müslüman nüfus bölgede varlığını sürdürmektedir. Bu göç çizgisini takip ettiğimizde Ortadoğu’dan gelen göçmenlerin günümüzde sosyoekonomik olarak daha yüksek bir statüye sahip olduğunu görmekteyiz. Fakat hem Müslümanlar arasında oluşan sosyoekonomik fark hem de Ortadoğu’dan gelen göçmenlerin zamanla İslami kimliklerini kaybetmesi gibi sebeplerle Müslümanlar arasında sağlam bir bağ kurulduğunu söylemek mümkün değildir.

Son yıllarda Latin Amerika’da Müslüman nüfusun gittikçe arttığını söyleyebiliriz. Bunun sebebinin göçmenlerin Müslüman kimliklerine daha sıkı sahip çıkmasıyla birlikte gittikçe artan görünürlük ve iletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla birlikte hızla artan İslam’ı kabul eden Latin Amerikalılar olduğunu söylemek mümkündür. Günümüzde bölgedeki Müslüman sayısı 2015 verilerine göre dört milyonun üzerindedir ve bu nüfusun en yoğun olduğu ülkelerin 1,5 milyon civarında Müslüman’ın yaşadığı Brezilya ve 700.00 civarında Müslüman’ın yaşadığı Arjantin’dir.[3] Ancak bölgedeki Müslümanların düşünceleri bu sayının daha fazla olduğu yönündedir.

Latin Amerika’da çeşitli mezhep ve geleneklerden gelen Müslüman cemaatlerinin bulunması farklı çizgiler takip eden ve İslam coğrafyasında söz sahibi olan çeşitli Müslüman devletlerin de bölgede gittikçe etkinleşen bir siyaset gütmesine sebep olmuştur. İslam coğrafyasının önemli bir ülkesi olan Türkiye TİKA, Diyanet gibi kurumları ile Latin Amerika Müslümanları arasında faaliyet göstermektedir.  Özellikle Venezuela gibi devletlerde var olan yoğun Amerikan karşıtlığı üzerinden Müslüman topluluklarla yakın ilişkiler kuran İran, tebliğ ve davet ile kimi zaman rejim ihraç politikaları gütmüştür.[4] Müslüman coğrafyasında öne çıkan diğer devletlerin hemen hepsinin çeşitli kurumlar vasıtasıyla bölgede varlık göstermiştir. Suudi Arabistan, Katar gibi devletler de çeşitli İslami kurumlar aracılığıyla Latin Amerika’da varlık göstermektedir. Ancak kimi zaman ülkelerin politikaları bağımsız bir Müslüman sivil toplumun oluşumunun engellenmesine sebep olmaktadır.[5]

İçeriden ve dışarıdan çeşitli engellemeler ve ayrılıklarla karşılaşılsa bile bir arada olmak neredeyse tüm Müslüman topluluklar gibi Latin Amerika Müslümanları için oldukça önemlidir. Bu sebeple Ramazanlar ve bayramlar gibi dini günlerde cemaatle kılınan namazlar, yapılan ibadetler toplanma vesilesi olarak görülmekte ve bu zamanlar birlikte geçirilmektedir. Bu durum merkezden çevreye doğru bir İslam kültürü tanıtımı görevi de görmektedir.[6]

KOVİD-19’un Latin Amerika’ya Etkisi

Bütün dünyayı etkisi altına alan KOVİD-19 salgını neoliberal sistemin pek çok eksikliğini gözler önüne sermiştir. Küresel çapta bir kriz yaşanırken bazı dezavantajlı gruplar daha derin bir krizle mücadele etmek zorunda kalmıştır. Örneğin eğitim, sağlık gibi temel haklara ulaşma noktasında uçurum giderek artmış, bu gibi eşitsizlikler derin bir yoksulluk ve sosyal haklara erişim krizini ortaya çıkarmıştır.

Ekonomik olarak zayıf olduğu bir dönemde küresel bir salgınla karşı karşıya kalan Latin Amerika kıtası devletleri ciddi sınavlar vermek zorunda kalmışlardır. Latin Amerika halklarının yarısından fazlası yoksulluk riski ile karşı karşıya kalmıştır.[7] Yoksulluk şiddetlendikçe sosyal kargaşa riski ortaya çıkmaktadır. Bu durum da ülkelerin baş etmesi gereken yeni bir kriz demektir.[8]

Latin Amerika’nın en büyük altı ekonomisi arasında pandemiden en ciddi şekilde etkilenenlerin Peru, Arjantin ve Meksika olacağı tahmin ediliyordu. Bu ülkelerin %10 civarında daralma yaşayacağı ekonomistler tarafından öngörülmekteydi.[9] Gerçekten neredeyse bütün Latin Amerika ülkelerinde ciddi ekonomik daralmalar yaşanmıştır. Ülkelerin paraları %10 (Brezilya, Kolombiya, Meksika) ile %5 (Şili, Peru) civarında değer kaybetmişlerdir.[10]

Kovid-19 sonrası sürece baktığımızda halkın memnuniyetsizliği bir dizi protestoya neden olmuştur. Ayrıca seçimler de sol partilerin üstünlüğü ile neticelenmiştir. Bu durum salgını boyunca hükümetlerin uyguladığı yanlış politikalar sonucu halkın değişim talebiyle alakalıdır. Aynı zamanda meydana gelen protesto eylemlerinin halkın biriken öfkesinin bir göstergesi olduğu göz ardı edilemez. Çünkü pandemi sürecinde halkın çok büyük bir kısmı derin bir yoksulluğa itilmiştir. Yarısından fazlası kayıt dışı olarak çalışan Latin Amerika halkları daha da artan eşitsizlik sonucunda hem işsizlikle hem gıda güvensizliğiyle hem de yoksulluğun getirdiği pek çok farklı sorunla boğuşurken devletlerine karşı güven sorunu yaşayarak buna karşı tepkiler ortaya koymuşlardır.[11]

Günümüzde ise pandemi sonrası her ne kadar oldukça yavaş da olsa çeşitli toparlanmalar olduğunu söylemek mümkündür. Örneğin bölgenin en büyük ekonomilerinden biri olan ve Müslüman nüfusun çok büyük bir kısmının da yaşadığı Brezilya’nın gayrisafi milli hasılasının pandemi ile birlikte 1.916 milyar dolar civarından 1.473 milyar dolar civarına düştüğü görülmüştür. Ancak günümüze gelindiğinde bu sayının 2.081 milyar dolar dolaylarına çıktığı hesaplanmıştır. Gelecekte de bu büyümenin devamı beklenmektedir. Yine en büyük ekonomilerden bir diğer olan Arjantin’de de pandemi öncesinde başlayan ekonomik daralma pandemi ile etkisini daha fazla hissettirmiştir. Gayrisafi milli hasıla 451.82 milyar dolar civarından 389 milyar dolar civarına gerilemiştir. Fakat Brezilya’da olduğu gibi pandemi sonrası bu oran yükselmiş ve 486 milyar dolar civarına kadar çıkmıştır. [12]

Latin Amerika’daki Müslüman Halkların Pandemi Tecrübesi

Bugünkü haliyle literatürde Müslümanların Kovid-19 tecrübesini analiz eden kaynaklar bulunmamaktadır. Bu durum zaten görece az sayıda olan Latin Amerika’daki Müslümanların tecrübelerinin göz ardı edilmesine sebep olabilmektedir. Bu yüzden çalışmanın kalan kısmında öncelikli olarak bireysel tecrübeler üzerinden genel bir bakış açısı elde edilmeye çalışılacaktır.

Kovid-19 sonrası süreç Latin Amerikalı Müslümanlar açısından pek çok zorluk ve imkânı birlikte içermektedir. Bu imkân ve zorluklar elbette bireysel olarak değişebileceği gibi cemaatler arasında da değişiklik gösterebilmektedir. Bunlar ekonomik, kültürel/dini ve siyasi imkanlar ve zorluklar başlıkları altında incelenecektir.

Ekonomik İmkânlar ve Zorluklar

Pandemi sonrası derinleşen yoksulluk bir kısım Müslümanların ekonomik olarak oldukça zor zamanlar geçirmesine sebep olmuştur. Çünkü pandemi sürecinde çok fazla Müslüman işini kaybetmiştir ya da daha da yoksullaşmıştır. Böylece kendilerinin ve sorumlu oldukları kişilerin hayatlarını idame ettirmeleri gittikçe güç bir hal aldı. Bunun yanında kimi gelir düzeyi yüksek Müslümanların pandemiyi o kadar şiddetli hissetmemesi de yine neoliberal politikaların bu gibi krizlerde ekonomik uçurumu gelir düzeyi yüksek olanlar lehine açmasından kaynaklıdır. Dolayısıyla özellikle böyle zamanlarda bütün Müslüman topluluklarda olduğu gibi dayanışma içinde olmak azınlık gruplar için daha da önem kazanmaktadır.

Özellikle pandemi sürecinde e-ticaretin önem kazanması ve online iş imkanlarının artması yeni iş fırsatları yaratmış evden çalışma imkânlarının artması da Müslüman cemaatin iş imkanlarının artmasını sağlamıştır. Ancak Kovid-19 sonrası sürecin ekonomik getirileri kaybedilenlerin yanında henüz bir telafi edilememiştir. Bu konuda dayanışmanın önemi hâlâ büyüktür.

Dini, Kültürel İmkânlar ve Zorluklar

Latin Amerika’da Müslüman cemaatin pandemi öncesinde İslami kaynakların çevirilerine ulaşma konusundaki sorunları tam manasıyla çözülmemişti. Ayrıca İspanyolca ve Portekizce bilen Müslüman din adamı konusunda da eksiklikler mevcuttu.[13] Pandemi sürecinde internet kaynaklarının daha etkin kullanılması hem doğru kaynaklara ulaşımın kolaylaşmasını sağladı hem de çeşitli online toplantılar ile birlikte sınırlar ortadan kalkarak küresel çapta bir etkileşim sağlandı. Böylece yerel problemler ve iletişim eksikliklerinin oluşturduğu boşluk bir nebze doldurulmuş oldu. Hatta Müslümanlar için en önemli meselelerden olan dinî eğitim konusunda da pandemiyle birlikte dikkat çekici gelişmeler yaşanmıştır. Bölgede Kur’an-ı Kerim öğrenmek gibi temel İslami konularda derslere ciddi bir ilgi olmuştur ve böylece bölgede neredeyse tamamen ortak olarak İspanyolca kullanılması sonucu çok geniş imkanlar ortaya çıkmıştır. [14]Ancak sosyal mesafe kuralı sebebiyle iletişim ve bağların kuvvetlendirilmesi açısından yine de zor günler geçirmişlerdir. Çünkü pek çok yerde ortak alan olan camilerin kullanılamaması cemaatten uzaklaşma gibi sorunlara neden olmuştur. Eve kapanma dönemini içe dönük biçimde geçiren çoğu Müslüman için yeniden sosyalleşme imkanının oluşturulması daha da önem kazanmıştır.

Müslümanlar arasındaki ilişkiler biraz mesafeli bir hal almış olsa da pandemi sürecinde Müslüman olmuş Latin Amerikalılar da bulunmaktadır. Bu artışın kriz anlarında dahi devam etmesi nüfusun küçük bir kısmını oluşturmasına rağmen İslam dini açısından bir başarı olarak düşünülebilir. Elbette sonrasındaki süreçte yeni Müslümanların Müslüman cemaate entegrasyonu ve cemaat için yaşam alanlarının geliştirilmesi için özel çalışmalar gerektirmektedir. Bu konuda pandemi öncesindekine benzer bir süreç izlendiği söylenebilir.

Sosyopolitik İmkânlar ve Zorluklar

Müslümanların birbirleriyle, diğer topluluklarla ve hükümetlerle kurduğu ilişki yol haritası belirlenmesi açısından oldukça önemlidir. Bahsedildiği gibi Müslümanların birbirleriyle olan ilişkilerinin yavaş yavaş güçlenmeye başladığı, çeşitli kurumların ve okulların açılması ile birlikte bu durumun daha gözle görülür bir hal aldığı bilinmektedir.[15] Ancak pandemi süreci bu bağların kısmen zedelenmesine sebep olmuştur. Bu bağları eskisinden daha sıkı bir hâle getirmek hem Müslüman cemaatin görevi hem de Müslüman ülkelerin inisiyatif alması gereken bir alandır.

Müslüman nüfusun politik olarak karşılaştığı çeşitli sorunlar da vardır. Özellikle dini bir grup olmaları sebebiyle hem hükümet hem de diğer gruplar tarafından baskılara maruz kalmaktadırlar. Müslümanlar açısından hal böyleyken aynı zamanda hem hükümetlerin politikaları hem de yoksulluk ve yolsuzluk ilişkilerinin gölgesinde bazı ülkelerde seçimlere gidilmiş, bazı bölgelerde ise çeşitli çatışmalar yaşanmıştır. Bu noktada Müslümanlar genel olarak aşırı sağın karşısında bir tutum benimsemiştir. Fakat bunun bir cemaatin ya da liderin önderliğinde yürütülen siyasi bir hareket değil hükümete karşı bireysel tepkiler olduğunun altının çizilmesi faydalı olacaktır.

Müslümanlarından kendilerinden yana tavır takındığı yeni hükümetlerle ilgili ise temel soru Latin Amerika Müslümanları açısından ilk olarak hak ve özgürlüklerin nasıl korunacağıdır. İkinci soru ise bir süredir Latin Amerika ülkeleri ile ilişkilerini belirli bir seviyede tutan İran’ın yeniden bölgede aktifleştirdiği politikalarının Müslüman Latin Amerika halklarını ne ölçüde etkileyeceğidir.[16] Bu noktada yeni bir rejim ihracı sürecine girilip girilmeyeceği bir tartışma konusudur.

Sonuç Yerine

Sonuç olarak, Latin Amerika’daki Müslüman nüfusun pandemi sürecindeki ve sonrasındaki tecrübelerinin oldukça farklı olduğu; bu tecrübelerin ülkeden ülkeye, cemaatten cemaate ve hatta kişiden kişiye değiştiği açıktır. Ancak genel olarak bazı konularda ortak bir süreç söz konusudur. Örneğin kendi içlerinde ve diğer topluluklarla bağlarını geliştirmeye çalışan ve Ramazanlarda, bayramlarda, cuma namazlarında bir araya gelmeyi önemseyen Müslüman nüfus için pandemi büyük bir sınav olmuştur. Bu sorun sosyal medya, çeşitli online iletişim araçları gibi dijital imkanların kullanılması ile kısmi bir çözüme kavuşmuştur. Pandemi sonrasında ise dijital dünyanın sunduğu imkanların kullanımı devam etmiştir. Ayrıca pandemi sonrası oluşan ekonomik kriz ve toplumsal ayaklanmalar doğal olarak Müslümanları da etkilemiştir. Bundan sonraki süreci yine dayanışma içinde ve siyasal varlığını ortaya koyarak yürütmek Müslüman halk için yeni bir sınavdır.

Kaynakça

Abdelkafi, I., Loukil, S., & Ben Romdhane, Y. (2022). Economic Uncertainty During COVID-19 Pandemic in Latin America and Asia. Journal of the Knowledge Economy volume , s. 1582-1601.

Albayrak, A. (2022). Latin Amerika Müslümanları. İNSAMER: https://www.insamer.com/tr/latin-amerika-muslumanlari.html adresinden alındı

Arslan, H. (2022). Latin Amerika’da İslam ve ramazan: Canlı azınlık. Independent Türkçe: https://www.indyturk.com/node/502706/t%C3%BCrki%CC%87yeden-sesler/latin-amerikada-i%CC%87slam-ve-ramazan-canl%C4%B1-az%C4%B1nl%C4%B1k#:~:text=Arap%20g%C3%B6%C3%A7menler%2C%20Latin%20Amerika’daki,farkl%C4%B1%20milletlerden%20yeni%20M%C3%BCsl%C3%BCmanlar%20 adresinden alındı

Asgarova, N. (2018). Islam in Latin America: The Rise, Challenges and Current Situation. XVIII. Türk Tarih Kongresi Cilt IV.

Canik, M. E. (2019). Latin Amerika’da İslam’a yönelik büyük bir ilgi var. Anadolu Ajansı: https://www.aa.com.tr/tr/dunya/latin-amerika-da-islama-yonelik-buyuk-bir-ilgi-var/1475178 adresinden alındı

Cottani, J. (2020). The Effects of Covid-19 on Latin America’s Economy. CSIS: https://www.csis.org/analysis/effects-covid-19-latin-americas-economy adresinden alındı

Çelilk, M. (2021). Latin Amerika’da Ramazan. İNSAMER: https://www.insamer.com/tr/latin-amerikada-ramazan_3935.html adresinden alındı

Ekmekçioğlu, A. (2022). Covid-19 Salgınının Eşitsizlik ve Yoksulluğa Etkisi: Latin Amerika Örneği. Türkiye Siyaset Bilimi Dergisi 5(1), s. 73-92.

Farzam, R. (2023). İbrahim Reisi’nin Latin Amerika Ziyareti. İran Araştırmalar Merkezi: https://iramcenter.org/ibrahim-reisinin-latin-amerika-ziyareti-2389 adresinden alındı

Horuz, M. E. (2020). Kovid-19’un Latin Amerika ekonomisine etkisi savaş ve buhran yıllarını aratmayacak. Anadolu Ajansı: https://www.aa.com.tr/tr/dunya/kovid-19un-latin-amerika-ekonomisine-etkisi-savas-ve-buhran-yillarini-aratmayacak/1864725 adresinden alındı

İstikbal, D. (2020). Perspektif: Latin Amerika’nın Koronavirüs ile Mücadelesi. SETA: https://www.setav.org/perspektif-latin-amerikanin-koronavirus-ile-mucadelesi/ adresinden alındı

Latin America. (2015). Why İslam: https://www.whyislam.org/america/ adresinden alındı

Özkan, M. (2017). İran’ın Latin Amerika Politikası. İran Araştırmaları Merkezi: https://iramcenter.org/iranin-latin-amerika-politikasi-948 adresinden alındı

Statista. (2023). Gross domestic product (GDP) in Latin America and the Caribbean in 2021: https://www.statista.com/statistics/802640/gross-domestic-product-gdp-latin-america-caribbean-country/ adresinden alındı

 

 

[1] (Albayrak, 2022)

[2] (Canik, 2019)

[3] (Latin America, 2015)

[4] (Özkan, 2017)

[5] (Asgarova, 2018)

[6] (Arslan, 2022)

[7] (İstikbal, 2020)

[8] (Horuz, 2020)

[9] (Cottani, 2020)

[10] (Abdelkafi, Loukil, & Ben Romdhane, 2022)

[11] (Ekmekçioğlu, 2022)

[12] (Statista, 2023)

[13] (Arslan, 2022)

[14] (Çelilk, 2021)

[15] (Albayrak, 2022)

[16] (Farzam, 2023)

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu